84. Yılında Dersim Kırım ve Katliamı – 2

Cumhuriyet kurulur kurulmaz 25 Kasım 1925’e Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanun çıkartıldı. Anadolu’da olduğu gibi Dersim’de de Alevi / Kızılbaşlar için zorlu bir süreç başlamıştı. Bu yıllarda Alevilerin / Kızılbaşların inançlarına yönelik saldırlar başladı. O güne kadar Osmanlıdan cumhuriyete Alevilerin 600 Dergâhı vardı. Tümü kapatıldı. Mal varlıklarına, vakıflarına, el yazması kitaplarına el konuldu. 600 yıl Aleviliğe yön veren Hacı Bektaşi Veli Dergâhı, Seyit Battal Dergâhı, Abdal Musa Dergâhı ile Edirne, İstanbul, Sivas, Tokat, Amasya’da tüm Alevi Dergâhları dağıtıldı, silah zoruyla kapatıldı.

Daha sonra müzelere dönüştürüldü. 25 Kasım 1925’e çıkartılan Tekke ve Zaviyelerin Kapatılmasına Dair Kanunla Sünni yurttaşların Dergâhları da kapatıldı. Ancak Sünni yurttaşlar açık, kapalı, gizli aleni her biri bir camiyi üs tutu, tarikat örgütlülüklerini bu güne kadar getirdiler. Havra ve Kilise inançlılarda ibadetlerini sürdürürlerken bir tek Aleviler inançlarını sürdüremediler.

Cumhuriyet kurulurken Alevilerin büyük destekleriyle kurulmuştu. Daha 1919’da Atatürk Samsun’dan Sivas’a gelirken, Sivas’ta 2. Ordu Müfettişliğine şu telgrafı çekmişti;

“Tokat ve çevresin nüfusunun % 80’i, Alevi mezhepli ve Kırşehir’de Baba Efendi Hazretleri’ne çok bağlıdırlar. Baba Efendi ülkenin ve bugünkü güçlüklerini görmekte ve yargılamakta gerçekten yeteneklidir. Bu nedenle güvenli kimseleri görüştürerek kendilerinin uygun gördükleri “Ulusal Hakları Koruma” ve “Başka Ülkeye Bağlanmama” derneklerini destekleyerek, binlerce mektup yazdırılarak, buralardaki Alevilerin Sivas’a gönderilmesini pek yararlı görüyorum. Bu konuda içten yardımınızı dilerim.

3. Ordu Fahri Yaveri Mustafa Kemal.”

1919 Sivas Kongresinin ardından Ankara’ya hareket edilir. Kırşehir’e gelen Atatürk, arkadaşlarıyla Hacı Bektaş’ta konuk olur. Kurbanlar kesilir, yenilir içilir. Dergâhın kasasında bulunan 1800 altın çuvallar içerisinde Atatürk’e teslim edilir. Atatürk: “sayarak veriniz” der. Bunun üzerine Dergâhın Piri Cemalettin Efendi; “sayarsak borç olur” der, altınları saymadan Atatürk’e teslim eder.

Aynı yıllar İstanbul’da bulunan Şah Kulu Sultan Dergâhı, Erikli Baba Dergâhı, Karaca Ahmet Dergâhı, Seyit Abdal, Eyüp’teki Karyağdı Baba, Münir Baba, Şehitler, Sütlüce’de Karaağaç Baba vd. Alevi Dergâhları Kuvvai Miliye’nin yanında yer alırlar. Kızılbaşlar hem malları, hem canlarıyla cumhuriyete destek olmuşlardı.

Ama cumhuriyet, farklılıkların inançlarını ve Alevilerin inançlarını, güvence altına alan laik, demokratik bir cumhuriyet olamamıştı. Varlığını tek dil, tek inanç, tek din, tek ırk anlayışı ile sürdürdü. Etnisite dil farklılıklarını tanımadı. Tekçi anlayışını sürdürdü. Oysa kültürel farklılıklar vardı ülke içerisinde. İnkâr edildi, yok sayıldı bu kültürel farklıklılar. Ankara’da hükümet ve İttihat Terakkici Jön Türkçü Kemalist kadrolar; inkârcı, tekçi anlayışlarını sürdürdüler. Bu yüzden pek çok defa şiddete başvuruldu, kan akıtıldı.