Alevilerde Newroz – 1

Alevilerin tarihinde önemli günlerde biride Newroz kutlamalarıdır. Halkların inançlarının temelini, doğa-insan ilişkileri belirlemişti. Tarihten gününüze kadar, Newroz çok geniş bir coğrafyada farklı kültürler ve farklı inançlar tarafından kutlamalara dönüşmüştür.

21 Mart yeni bir hayatın, yeni bir yaşamın başlangıcıdır. Yeni bir günün, canın, can suyunun, hayat suyunun vücutla buluşmasıdır. Alevilerde geleneksel olarak doğa- insan arasındaki ilişki, canı incitmemek temelinde ele alınmıştır. Her canın, her nesnenin bir ruhu, aklı, iradesi olduğuna inanılır. “İncinsende incitme” bu demektir.

Aleviler, 21 Mart’a farklı anlamlar yüklemişler. Yeni hayatın, yeni bir canın, tabiatın başlangıcı olmuştur. 21 Mart gece gündüzün eşitliği, mevsimlerin döngüsü, bolluğun, bereketin, tohumun, hayatın yeniden; hava, ateş, su, toprakla buluşan, canın varlığı, sürekli yaşamın devri daimi olmuştur.

Aleviler, Sultan Newroz diyerek o günü Hz. Ali’nın doğum günü olarak algılamışlar. Newroz, temelinde insan-doğa ilişkisi içerisinde yeni haytın varlığı, başlangıcı olarak, “Vahtedi vücut”, “Vahdeti mevcut” anlayışı olarak hayatın varlığı, sürekliliği içerisinde canın, insanın, yeni günün, suyun, abı hayat anlamında inançlar içerisine girmiş, değişik ritüellere büründürülmüştür.

Su Alevilikte kutsaldır. 21 Mart, abı hayatın, suyun, canın da aslıdır. Yaşam su kıyısında başlamıştı. Yine tarihsel kökeninde Aleviliğe; hava, su, ateş, toprak inancı, 18 bin alem, 90 bin kelamla girmiştir. Newroz yeni bir hayatın içinde var olmuş Alevilerce günümüze değişik ritüellerle getirilmiştir.

Alevilikte Marifat kapısının simgedi sudur. Su arıdır, durudur, paktır. İsanın kendisini bilmesidir. İnsanın kendini bilmesi, kendini tanıması, Hakk’ı bilip, Hakk’ı tanımasıdır. Bir talip kendini bilirse kozmik evrenin sırlarını da bilir, tanır. Alevilkte gönül verme evrensel olarak suyun uzantısıdır. Evrenin, kozmik özellikleri suyla başlamıştı. Su kıyıları her zaman birer çekim merkezi olmuştu. Su, yaşamn kaynağıdır. Hayat suda başlamıştı. Mısır’da Nil, Çin’e Sarısu, Hindistan’da Ganj, Kafkasya’da Kuban, Anadolu’da Fırat ve Dicle, Dersim’de Munzur…

Büyük uygarlıklar, büyük kültürler, su kıyılarında doğmuştu. Dünya uygarlıkların oluşmasında bu suların yeri ve önemi büyüktü. İnsan, daha en başından itibaren doğayı kavrıyordu. 24 tane 100 yıl önce yaşamış bir filozof olan Heraklit; “doğada durgunluğun olmadığını, doğanın durmadan değiştiğini” söylemiş, hareketi keşfermişti. Çinli bir filozof olan Su Ze ise M.Ö. 1900’lerde: “yaşam su kıyısında başlar” demişti. M.Ö. 5. yüzyılda ise Thales; “evren sudan çıktı, dünya sudan doğdu, su her şeyin aslıdır” demişti. Thales’in öğrencisi Anaksamandos ise öğretmeni Thales’i geçmiş, daha uzağı görmüştü, o da: “İlk hayvanlar suda doğmuş olup dikenli pullarla kaplıydılar. Karaya çıktıklarında pulları çatlamış, dış görünüşleri ve yaşayışları değişmişti” demişti.

İlk filozofların bir olan Ampledokles’de; “dünyanın ateş, su, hava ve topraktan” oluştuğunu savunmuştu. Bu öğretiler, daha o zamanlardan başlayarak, Alevi-Kızılbaş öğretisi içerisine, 4 Kapı, 40 Makam inancıyla girmişti. Alevilkte Hakk’a gönül verme, kabul etme evrensel olarak suyun uzantısıdır.

Semavi dinlerden önce eski Anadolu Delf tapınağın kapısında: “Kendini bil böylece evreni ve tanrılar bilirsin” demişti Yedi Ünlü Bilginlerden Pisagor. Evrenin kozmik özellikleri suyla başlamıştı. Su yaşamdı. Bunun için; “yaşam su kıyısında başlamıştı” denilmişti. Hacı Bektaşi Veli’de “Ara bul!”demiş bu sözü Aleviliğin içerisine yerleştirmişti. Bu söz Koca Mürşit Kirişna tarafından söylenmişti. “Ara bul!” Alevi Pirleri buna; “Arayan mevlasını bulur” demişlerdi.

Mürşit Kirişna; “Ara bul!”deyince, İştar Temmuzi’yi aramaya başlamıştı. Mezopotamya’da Temmuzi bir baştanrı, İştar’da bir anatanrıçaydı. İştar, Temmuzi’yi aramış, öte dünyaya gitmiş, yıllar geçmiş, dönüp geldiğinde; doğa, bitkiler canlanmış, yeni bir gün, yeni hayat başlamış ve tüm agaclar yerlere eğilmiş secdeye gelmişlerdi. Günumüz Dersim Alevi inancında o gün tüm ağaçların, dar u berin secdeye gelmesine; “Qere Çarsemi” denilmektedir. Bu, baharın başlangıcının habercisi, yeni günün, yeni yaşamın, Newroz’un başlamasıdır. Bu olay kış karlarının ardından canlı, cansız ne varsa doğadaki nesnelerin, yaşamın evrensel simgesi olan can suyuyla buluşmasıdır. Alevi inancında, doğayla buluşan suyun egemeni Hızır inancıyla da özdeşleşmişti.