Antik Çağ Dersimlileri: Paktiyes ve Zalim Harpagos

Atinalılar kendilerinin Pelasg oluşlarıyla övünürler. Pelasg ve Kissislerin Kralı Kekropus’tu. Onun zamanından önce karmaşık cinsel ilişkiler hüküm sürüyordu. Henüz aile kurulmamıştı. George Thomson, Tarih Öncesi Ege adlı çalışmasında ilk evlilik kurumunu geliştiren kişinin Kral Kekropus olduğunu anlatmaktadır.

Strabon’da Coğrafya adlı çalışmasında, Kral Kekropus ile ilgi yarı insan-yarı yılan olan bir öyküyü şöyle anlatmaktadır:
“Kekropus, üstü insan altı yılan biçimindedir. Üç kızı vardır. Aglauros, Herse ve Pandrosos. İlkinin sözcük kökeni belirsiz, ama çiğ anlamına gelen Herse, (Herse sözcüğünün günümüz Dersim Dımılicesinde de anlamı sinirli, ham, pişmemiş, çiğdir TS.) ile tepeden tırnağa çiğ anlamına gelen Pandrosos sözcükleri, Atena Polias tapınağının yanındaki kutsal zeytin ağacına tapınmadan kaynaklanmaktadır.”

Strabon’un anlattığı bu uzun öyküde: “Tanrıça Athena bir gün Hepahistos’un işliğine gelir, kendisine silah yapmasını ister. Ateş tanrı Hepahistos, Athena’ya dayanılmaz bir istek duyar. Atena kaçar ama Ateş ve Demirciler tanrısı Hepahistos, Tanrıça Athena’ya yetişir, boğuşurlarken Hepahistos’un sepraması Athena’nın bacağına akar. Atena tanrıça, bir yün (erion) parçasıyla sepramayı siler, yere, toprağa atar. Böylece toprak ana döllenir ve yarı yılan, yarı insan olan yılan-çocuk Erikhonios doğar.”

Erikhthonions Bakterianlılardandı. Dersim’de Part Krallığı zamanında, Büyük İskender’in ölümünden sonra Bakteriyanlar bağımsızlığını ilan ettiler. Bakteriyan Krallığını kurdular. (M.Ö. 220) Yaklaşık iki yüzyıl egemenlik süren Bakteriyanlar, Asur boylarının saldırıları sonucu 445’te yıkıldı. Krallığın içerisindeki unsurlar batıya doğru göç başlattılar. Bu göçlerle bugünkü Yunanistan, Arnavutluk, İtalya sınırına kadar gittiler. Bakterianlar yerleştikleri bu yeni yerlerde Korinthos (Arnavutluk-İtalya sınırı yakınlarında) kentini krallıkla yönetmişlerdi. Krallık kaldırıldıktan sonra yalnızca kendi aralarından birer yıllığına atanan “yüksek görevliler” aracılığıyla yönetimi ellerinde tutmuşlardı.

Anadolu söylencelerinde Karun adıyla anılan hazinelerin sahibi Lidya devletinin kralı Kerzüs’tü. Tarihte bu dönemler para bastı Lidyalılar. O zamanların ünlü ticaret yolu ‘Kral Yol’ diye bilinen bu yol Ege’yi Basra Körfezine bağlıyordu. Antik edebiyatçılar ve coğrafyacılar bu dönemdeki zenginliklere neden olan söylenceleri şu şekilde anlatmaktadırlar. Lidya Kralının ulaştığı büyük zenginliğin nedeni; Aterneus (Dikili) ile Bergama arasındaki bölgede akarsular altın madenleri sürüklemektedir. Mitolojik bu söylencenin geçtiği yer bu günkü Bergama Köylülerinin uzun eylemlikleriyle protesto ettikleri ve siyanürle altın çıkartılan Ovacık Köylülerinin topraklarıydı. Siyanürle altın çıkartılan maden yatakları, o dönemler mitolojik söylencelere yansımış ve Lidya devletinin Kralları, madenleri ele geçirmiş zenginleşmişlerdi.

Bu kralların ünü “Karun Hazineleri” diye söylencelere yansımıştı. Böylece bu baş döndürücü hazineleri ele geçiren Lidya “Şahin Kralları” kendi orduları yerine paralı askerler beslemiş, sonunda, o topraklara göz diken ve doğuda güçlenen Pers orduları saldırıya geçmişti. Pers Kralı Kirios M.Ö. 546’da Lidya devletini yok etti.

Anadolu’da artık o süreçte bir Pers dönemi başlamıştı. Lidya devletini işgal eden Perslere karşı Lidyalılar, Yunan devletlerinden yardım istediler, fakat bir destek bulamadılar.

Pers Kralı, Lidyalılardan ele geçirdiği topraklara Tubulas adında Meletili (Malatyalı) birini vali atadı. Tubulas Meleti’nin (Malatya’nın) Tubal halkındandı. Başına da Dersimli Dımıli halkından olan Paktiyes adında birini sorumlu atadı.

Pers Kralı Persya’ya geri döndü. Paktiyes’e; Lidya’nın zenginlikleri olan Karun Hazinelerini Persya’ya getirmesini söyledi. Dersimli bir Dımıli olan Paktiyes topladığı Lidya paralarını ve Karun Hazinelerinin bir kısmını halka dağıttı bir kısmını ele geçirdi, erk ve zenginlikle söz sahibi oldu. Böylece Paktiyes gücünü siyasi güce dönüştürdü.

Sonuçta haber tez ulaştı Pers Kralı Kirios’a. Kirios, bu defa da, Paktiyes’i yakalayıp getirmek içim Harput’lu Harpagos’u ve Mazares adlı yardımcısını, Dersimli Paktiyes’in peşinden gönderdi. Paktiyes Kayme’ye (Aliağa yakınındaki Amazon kentine) geldi. Onlara Karun paralarını dağıttı. Paktiyes buradan da Sakız adasına sığındı. Paktiyes’in Sakız’a sığınması dünyanın bir ilk mülteci bir siyasi sığınma olayıydı.

Mazeres ve Harpagos, Sakızlıları sıkıştırdı. Paktiyes’i kendilerine vermelerini istedi. Sakızlılar direnemedi Paktiyes’i, Mazeres ve Harpagos’a teslim ettiler. Mazeres’le Harputlu Harpagos, Paktiyes’i, Sart’a, Lidya’nın baş kenti olan Manisa Salihli yakınlarındaki kente esir olarak götürdüler. Orada Harpagos, Dersimli Paktiyes’in vücuduna kazıklar çakarak, işkencelerle öldürdü. Pers Kralı ödül olarak Mazeres ve Harpagos’a o yörenin topraklarını verdi.

Harpagos’un, Dersimli Paktiyes’i işkencelerle öldürdükleri haberi onurlu Sakızlılara ulaşınca, Sakızlılar toplandı, Paktiyes’i teslim ettikleri için onursuz Sakızlıları protesto ettiler. O çağlarda orada yetişen; “kutsal arpa ile ekmek yapıp etrafa serpmediler.”

Dinsel inançları gereği onurlu Sakızlılar adada yetişen, et, süt ve kutsal arpa ekmeğide dahil adadaki hiç bir şeyi yemediler. Bu gelenek üç bin yıldır evrimleşmiş haliyle devam ederek gelmektedir. Günümüzde Sakız adasında Sakız koyunlarının eti hala yenilmemektedir.

Herodot, adadaki onursuz bu duruma: “sakız çiğneyenlerin düşü ve hayali yoktur” demişti.

Bu gün Dersimliler gece sakız çiğneyenleri yadırgarlar. Bu gelenekle bir bağı var mı bilemiyorum.