Kardan Düşler – Öykü

Kemal Gülbahçe

Elektriklerimiz üç gündür kesik.

Gürüldeyen sobanın kızıl gölgeleri halımızın üzerinde dalgalanıyor. Kurusun diye sobanın üstüne asılmış beyaz donumdan bir damla su arada sobanın üzerine düşüp tıslıyor. Hepimiz birden kulak kesilmiş,cızırdayan pilli radyomuzdan “İstanbul’da ilk ve orta dereceli okullar pazartesi gününe kadar tatil edildi” cümlesini duymaya çalışıyoruz. Dışarıda, camdan içeri girmeye çalışan fırtınanın öfkeli homurtusu var. İçeride gaz lambasının titrek alevi ve sanki bizimle alay eden haylaz gölgelerimiz var. Artık pes etmek üzereyken nihayet beklediğimiz haber geliyor. “Tatil” bir efsunlu kelime gibi karanlık odamızı ışıldatıyor adeta. Şimdi biz o kadar mutluyuz ki kelimeler yetmez tarifine. Kız kardeşimle birbirimize sarılıp mutluluk dansımızı yapıyoruz. Sonra sıcacık odada içim geçiyor, tatlı bir uyku beni ele geçiriyor, düşler ülkesine düşüveriyorum. Rüyamda yine kar var. Bir kızağa binmişim, kardan adamlar beni gökyüzüne doğru çekiyorlar. Kar taneleri birer yıldız, bense karlar ülkesinin prensiyim.

Gecenin bir yarısı bölünüyor uykum. Kalbim nasıl vuruyor göğüs kafesimde. Cama koşuyorum. Yaşadıklarımın bir düş olmadığından emin olmak için karanlık sokağa bakıyorum. Tipi dışarıda bir o tarafa bir bu tarafa koşturup duruyor kar tanelerini. Şimdiden sokağın hatları seçilmez olmuş bile. Yatağıma dönüyorum. Yorganın içi yünle değil huzurla dolu sanki. Usulca üzerime çekiyorum.

Ne ara tekrar daldım hatırlamıyorum. Sabah yüzüm üşüyerek uyanıyorum. Sobamız sönmüş. “Bugün okul yok” diyen bir cümle tekrarlanıyor karnımda gıdıklar gibi beni. Saat hala çok erken. Buzlanmış camdan tekrar sokağa bakıyorum. Gün hemen başlasın istiyorum. Alaca karanlığın içinde yolumu gözleyen bembeyaz bir mutluluk var dışarıda. Hava gece olduğu gibi kapalı ve tipi devam ediyor. Ömrümün kalan kısmı böyle geçsin benim diyorum. Ben karlar kraliçesinin hizmetkarı olayım. Buzdan bir şatoda yaşayayım. Ve okullar tatil olsun ebediyen.

Kahvaltıda sobada kızarmış ekmeğin üzerinde erimiş tereyağı var. Üzerine tuz ekip şehvetle dişlerimi geçiriyorum. Su bardağında tüten çayım da çok memnun bu olup bitenlerden. Annemin cam kavanozlarda satılan çokokrem çok pahalı olduğu için, sana yağı ve kakaodan yaptığı, içinde zerre fındık olmayan fındık kremasına bıçak girmiyor henüz. Belli ki çok üşümüş mutfakta. Mutfak, sokak kadar soğuk. Kar yağmıyor sadece. Annemin arada gidip geldiği bir sürgün memleketi gibi mutfağımız. Oradan her geldiğinde soğuktan kızarmış elleriyle sobanın borusuna sarılıyor annem.

Öğlene doğru çekingen bir güneş yüzünü gösteriyor bulutların arasından. Sokakları çocuk sesleri dolduruyor bir anda. Annem havaya bakıp “bu hava kar topluyor” diyor. İstiyorum ki dünyanın bütün karlarını toplayıp bizim mahallemize döksünler. Bir kutup tilkisi gibi kardan tünellerin içinde yaşarım ki ben. Ölümüne kankalarım İsmail ve Ümit beni çağırıyorlar aşağıda. O kadar heyecanlıyım ki annemin atkımı boynuma bir kere daha dolamasına tahammülüm yok. Koşarak iniyorum buzlu merdivenlerden ama düşmüyorum. Bugün mucizelere şaşırmıyorum. Ayağım kar yığınına ilk değdiğinde çıkan o “gurrk” sesini ne kadar da özlediğimi fark ediyorum. Tam yedi tane kardan adam yapıyoruz bahçemize. -5 derecede terliyoruz. Burun niyetine taktığımız havuçlar durmuyorlar bir türlü yerlerinde. Yemeye karar veriyoruz onları. Kömürden gözlerini de takınca bizi seyretmeye koyuluyor kardan adamlar. Sonra bu kardan adamları kendimize siper yapıp kartopu savaşı yapıyoruz. Sezgin’i kar topunun içine taş koyarken yakalayıp 3 maç ceza kesiyoruz ona. Eldivenlerim ıslanıyor, parmaklarım nasıl acıyor ama hiç eve gidesim yok. Artık parmak uçlarımı hissetmez olunca yorgun bacaklarım ve ben gidiyoruz eve. Soba ısırıyor adeta parmaklarımı. Dost musun sen düşman mı? Annem kız kardeşime minyatür bir kardan adam yapmış alüminyum tepsinin içine. Bizim yaptıklarımızın kafası kadar bile yok. Ama nasıl mutlu kardeşim. Sevgilisine bakan bir gelin gibi seyrediyor onu. Sıcak odada bu yavru kardan adam terliyor sanki. Akşam ne de çabuk geliyor. Gece lacivert bir örtü gibi çekiliyor üzerimize. Çok yorulmuşuz koşmaktan ve üşümekten. Uyuyabilirim artık. Hala çok mutluyuz çünkü pazartesiye daha 4 koca gün var…