Nazımiye’deki toplu mezarların açılmasına “zamanaşımı” engeli

1937-1938 Dersim Katliamı’nda ailesini kaybeden ve toplu mezarların açılıp tespitinin yapılmasını isteyen Hüseyin Akgün’ün başvurusuna yargı “zamanaşımı” dedi. 9 yıldır süreci takip eden Av. Cihan Söylemez dosyada gelinen aşamayı MunzurPress’e değerlendirdi.

1937-1938 Dersim Katliamı’nda Nazımiye’nin Avlosan Deresi’nde tüm ailesini kaybeden Hüseyin Akgün, 2015 yılında toplu mezarların açılması ve aile bireylerinin aile mezarlığına defnedilmesi talebiyle yargı yoluna başvurdu. Ancak gelinen aşamada yargı “zamanaşımı” kararı verdi. 2015 yılından bu yana dosyayı takip eden Av. Cihan Söylemez, yargı sürecini ve bundan sonra izlenecek yolu MunzurPress’e anlattı.

MunzurPress

HOZAT’TA VERİLEN EMSAL KARAR

216 yılında Hozat Karabakır Köyü’nde bir toplu mezarın açılma sürecinde dosyanın takipçisi olduğunu hatırlatan Av. Cihan Söylemez, “DNA incelemesinin yapılması, insan kemiklerinin olup olmadığının tespiti, nasıl ve ne şekilde öldüklerinin tespiti ve DNA örneklerinin başvuru aile ile karşılaştırılması yönünde bir karar verilmişti. Aynı prosedürün Nazımiye’nin Avlosan Deresi’ndeki toplu mezarda uygulanması için başvuru gerçekleştirdik” diye konuştu.

SAVCIDAN KANUN YARARINA BOZMA TALEBİ

Nazımiye Cumhuriyet Başsavcılığının başvuruyu “zamanaşımı” gerekçe gösterilerek reddettiğini belirten Söylemez, “İtirazımız sonucunda Tunceli Sulh Ceza Hakimliği bu kararı kaldırdı. Kararı kaldırırken de Hozat’taki emsal karar gözetilerek bir karar verildi. Verilen kararda etkin soruşturma ihlali olduğu, bu nedenle Nazımiye’deki toplu mezar alanın açılması gerektiğine hükmedilmişti. Daha sonra bölgede yaşanan çatışmalı ortam nedeniyle mezar tespiti sürekli ertelenmek durumunda kaldı. Ancak dosyaya atanan son cumhuriyet savcısı kanun yararına bozma talebiyle Adalet Bakanlığına müracaat etti. Adalat Bakanlığı da bu talebe olumlu yanıt vererek dosyayı Yargıtay’a gönderdi” dedi.

YARGITAY: O DÖNEMKİ CEZA KANUNU GEÇERLİ

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 1938 yılında “yaşanan olayların o dönemki ceza kanununa tabi olduğu” gerekçesiyle “zamanaşımı” kararı verdiğini belirten Av. Cihan Söylemez, “Karar bu yönlü olunca dosyada yapılacak bir işlem olmadığı gerekçesiyle Yargıtay tarafından bir mütalaa verildi. Ancak bu mütalaa bizim elimize de geçmedi. Esasında bize tebliğ edilmesi ve cevap hakkımızın kullandırılması gerektiğini düşünüyorum. Buna ilişkin de itirazımızı yaptık” diye konuştu.

DOSYA KARAR AŞAMASINDA

Yargıtay 1. Ceza Dairesi’nin bundan birkaç ay evvel Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin kararını kaldırdığını belirten Söylemez, “Kararın kaldırılma gerekçesi ise yine “zamanaşımı” olduğu belirttildi. Bu karar bize tebliğ edildikten sonra tekrardan Tunceli Sulh Ceza Hakimliğine itiraz ettik. Dosya şu anda karar aşamasında. Olumlu bir karar alırsak netice olarak hem hukuk adına hem de aile adına önemli bir gelişme olmuş olacak” dedi.

PEKİ, BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Tunceli Sulh Ceza Hakimliğinin kararını beklediklerini söyleyen Av. Cihan Söylemez, “Bu karar olumsuz gelirse Anayasa Maskemesine bireysel başvuruda bulunacağız. Anayasa Mahkemesi etkin soruşturmadan kaynaklı bir hak ihlali kararı vermezse, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ihlali nedeniyle dosyayı AİHM’e taşıyacağız. Bizim isteğimiz bu konuyu AİHM’e gitmeden çözmek. Türkiye’nin iç hukuku içerisinde bu sorunu çözelim ve müvekkil dini vecibelere uygun bir biçimde aile yakınlarını defnedebilsin” dedi.

Kaynak