Edebiyat, sanat ve uygarlık; eski Roma, eski Yunan, eski Mısır, Anadolu, Kafkasya, Çin uygarlıklarının sosyo-ekonomik, kültürel yanlarının edebiyat içerisindeki gelişmelerinin anlatılmasıdır. İnsanda dünya uygarlığına bakış açısı, edebiyatın ve sanatın dönüşmesini sağladı. Uygarlık tarihi açısından edebiyatın ve sanatın önemi insanın ve toplumun felsefesidir. Zaten eski Mısır, Mezopotamya, Yunan, Roma, Anadolu, Hint, Çin felsefesinin canlandırılması edebiyat ve sanatla ortaya çıkmıştır.
Edebiyatının söze ait tarihi insanının yaşı kadar eskidir. İnsanının düşünce alış verişi ve entelektüel birikiminin bir alandır edebiyat ve sanat. O alan, kültürün yazınsal bütününün çeviriler yoluyla dünya ile dünya kültürleri ile buluşmasıdır.
Sanat edebiyatta en başından itibaren sözlü söylenceler ile ilgili temel referans alanları insan yaşamının içinde doğan ve ona verilen önemdi. Edebiyat ve sanat teorisinde ifade edilenler; insan-doğa-çevre ilişkisi ile insan-inanç-kültür ilişkilerinin ele alınan eleştirel yaklaşımlarıydı. Her edebiyat, bir kültürün, bir coğrafyanın ve bir uygarlığın sınırları içerisinde algılanır.
Sanat ve edebiyatta ilk akla gelen insanın yaşama mücadelesiyle varlığı ve onun uygarlık içerisindeki tanımıdır. Bu tanım insanın ulaştığı uygarlık üzerinden şekillenir. O halde edebiyat uygarlıktan ayrı düşünülemez. Edebiyatçı ve sanatçılar insana ve coğrafyaya yönelen yıkımı; yaşamın her alanına taşıdı. Edebiyat ve edebiyatçılar, sanatçılar insanlığa karşı sorumluluk duydular. Coğrafyanın, toprağın, kültürlerin yok edilmesine ve sorunlara kayıtsız kalmadılar.
Bin yıllar boyunca inançlara, müziğe, giyime, yaşam tarzına, üretim ilişkilerine, düşsel ve hayali görüşlere ve daha pek çok konuda merak edilen duygulara sanat ve edebiyat yön verdi. O yöne ait ana unsur insana duyulan sevgi ve sıcaklıktı. O da sanat ve edebiyatta vardı. Yaşamda sanatçılar ve edebiyatçılar ürettikleri ürünlerle halkla bütünleşmiş, onlardan yana taraf olmuşlardı. Halka kötülük yapmamış, onların mutlu, huzurlu olmasını istemiş, halka kötülük yapanlara karşı sanatla savaşmışlar. Daha kılan ve kabilelerinin yerleşik yaşama geçtikleri dönemlerden itibaren sanat ve edebiyatçılar ürünleriyle halkla bütünleşmişlerdi. Seramik ve toprak kaplar geliştirmişlerdi. Kemik ve taştan, kil ve çanaktan, tunç ve bakırdan türlü araçlar yapmış sanatsal değerler üretmişlerdi. Onlar sözle, yazıyla, dille, resmimle, müzikle, şiirle, sanat ve edebiyat yapmışlar.
Yani sanat ve edebiyat geçmiş uygarlıktan günümüze maddi-manevi değerlerle elde edilmiş kültürel ürünlerin toplamıdır.
İnsan sanat ve edebiyatla varlığını en somut biçimde anlatmıştı. Tarihte gördüğü istila, kıtlık ve kuraklık gibi pek çok konuyu ifade eden kültürle sanat yapmıştı. Edebiyatın ve kültürün her alanında; dua, yakarı, beddua -ileniş- ata sözleri ve deyimlerde, antik çağdan gelen inançlardaki eski dokulara sanatçılar dokunmamış, eski inançlarla, yeni tek tanrılı inançlar iç içe geçirilerek, bunları pratik yaşamda, kültürel ve sanatsal alana yansıtmışlardı.
Sanatçılar ve edebiyatçılar, kültür ve sanatı öne çıkarttı onu eğitim işlevine dönüştürdüler. Sanat ve edebiyat toplumun birikimleriyle elde edilmiş kültürel olgudur. Bu olguyu üreten maddi değerler bütünüdür. En zengin olanı sözlü söylencelerdir. Kalıcı olanı ise yazılı Edebiyatı dır. Yazılı edebiyat her zaman alternatifi.
Sanatın en etkileyici ve en zengin olanı edebiyattır. Konuşulduğu dil içinde yapılan bir çalışmadır. Doğayı ve toplumu anlama, kavrama kültürü edebiyatı ve sanatı doğurdu. Türlü olayları ve dünü, bugüne edebiyat ve sanat taşıdı. Düşüncenin en etkili yolu oldu. Dili ve sözü kavrayıp kucaklamak sanat oldu. İnsan evreni sanatla kucakladı. Sanat kavranmadan edebiyat yapılamaz. Sanat özgürlüğü sever. Onu kullanmak için bedel ödemek gerek. Sanatçılar ve edebiyatçılar çok bedel ödedi. Sanat bu bedelin bağrında çıktı.
Onlar doğaya ve olaylara sanatla baktı, gözü-kulağı oldular toplumun. Yaşamı doğru yansıttı, duyguları ve düşünceleri dönüştürdüler. Edebiyatçı ve sanatçıların en aydınlık yerleri kalpleridir. Onların kalbi, yürekleri sıcaktır. Onların eserlerini okuyanlar, onların aydınlık kalpleriyle konuşurlar. Edebiyatçılar ve sanatçılar eserleriyle insanın ütopyalarını beslediler. Doğruluğu, dürüstlüğü, özgür kişiliği yüceltiler.
Sanatın ve edebiyatın çetin bir tarihi, zorlu bir geçmişi vardır. Onun bugüne ulaşması kolay olmamıştı. Sanat, edebiyat acılardan, zulümlerden, mücadele dolu bir yaşamdan süzülerek bugüne gelmiş, kitlelere buluşmuştu.