Uzun zamandır Fatih Maçoğlu‘nu göğe çıkaran bir kesimin, aşşağılara çekip tepindiğini, az çok duyuyor, okuyor, izliyoruz.
Haklı eleştiriler elbette vardır. Hatalar, problemler, eksiklikler, iktidarın verdiği imkanlara göre yapılabilinenler ile yapılanlar, imkanlar dahilinde yapılamayanlar “özeleştiri” verilerek aşılabilinir. Mesele biraz da bu kalemşörlerin, kime hizmet ettiğini görmek sanırım.
Şirin Payzın‘ın “Ne alaka” diye sorduğu soru, Fatih Portakal‘ın “Ne işiniz var Kadıköy’de” diye (ki aşırı rahatsız edici bir üslup idi) üst perdeden sorduğu soru…
Başta benim de garipsediğim Kadıköy hikayesi, sırf zamanında yukarılara çıkaran gazetecilerin şimdi CHP’nin rant devşirdiği yere komünist bir adayın aday olması ile façalarının bozulacağı korkusu ile çıkarlarına ters düşmesi hikayesidir.
Yahu “Afedersiniz!…”
Siz kimsiniz? Kimin aklı, kimin kalemi, kimin adamlığını yaparak, algı oluştumaya çalışıyorsunuz?
Bu bakış açısı ister istemez size de dayandığı “Beyaz Türk” tavrı. “Gitmeksek de görmesek de orada bir köy var” şarkısı gibi romantize edilmiş kafanın duygusu bu; başka dille konuşur, başka inançla inanır, kardeşiz, biriz mozayiğiz, Anadolu insanı sıcaklığı romantizmiyle sloganlar atanlar, durumu fetişe edenler iş kendi tekerine çomak sokulunca aslan kesilip, o bilindik üst akıldan, tiran devlet diliyle susturmayı, yerinde oturtmayı, haddini bildirmeyi kendine görev bilmiş alter egoları ortaya çıkar.
Sırf bu sebepten Fatih Maçoğlu’nun Kadıköy adaylığı bile desteklenebilinir. Ezberi bozmak adına…
Eleştirilecek bir çok konu var, ama bunlar aşılamayacak türden şeyler değil.
“Kadıköy’e ne anlatacaksınız” diye soruyor Fatih portakal, çok iyi çalışılırsa Küba’nın ambargo döneminde bu meseleyi nasıl çözdüklerine dair kent tarım modeli var. Bu gayet güzel bir şekilde Kadıköy’de uygulanabilinir. (Link aşağıda)
Deprem öncesi kentin ekolojik dönüşümü iyi planlanırsa bu da çok iyi bir şekilde anlatılabilinir.
Kent kooperatif bakkalları üzerinden yerel ve yerinde üreten üreticilerin ürünleri alıp-satış ofisleri üzerinden, aracısız direkt üreticiye sunulan satış ofisleri anlatılabilinir. (ki hali hazırda Ovacık Doğal Koop. örneği de varken)
Gibi gibi bir çok örnek ve proje anlatılabilinir.
Mesele bu memleketin Doğulusunu, Alevisini, Kürdünü, Zazasını Ermenisini, Süryanisini… Vel hasıl ötekisini “Afedersiniz bunlarda…” diye cümle ile başlayan, konuşmanın sonunu “Aslında benim de … arkadaşım var” diye bitiren zihniyet ile savaşmak.
Ve ne yazık ki bunlar iktidardan daha tehlikeliler…