Dersim Kimliği

Dersim Kimliği

Dersim’in ne olduğu konusunda çoğunlukla dışarıdan yapılan tanımlamalar esas alındı. Dersim’de yaşayan ve “sözlü tarihi” ile günümüze kadar taşıyan atalarımızın söylemleri, hiç ama hiç dikkate alınmadı. Büyük “…istan” projeleri peşinde koşanlar, bu rüyalarını gerçekleştirmek için bizi kendilerinden gösterdiler.

Yakın zamana kadar Dersim, Dersimliler tarafından da ciddi olarak savunulmayınca bu iddiacılar kısmen de olsa Dersim’de taban buldular. “Asıl Türk biziz” diyenlere “asıl Kürt, asıl Zaza biziz” diyenler eklendi. “Biz enternasyonalistiz” adı altındaki inkârcılığı anmakta da yarar var. 90’lı yılların ortalarında başlayan Dersim canlanması, öze dönüş son birkaç yıldır ivmesini artırarak devam etmektedir. Biz kimiz, nereden geliyoruz soruları daha sık sorulmaya başlandı. Ancak bu tartışmaların sağlıklı ve ilerlemeci bir tarzda yapıldığı da söylenemez. Tartışmalarda dikkat çeken bir diğer yan ise “özümüze dönelim” sloganı esas alınmasına rağmen devam ettirilmeye çalışılan “kendin olma kim olursan ol” hastalığıdır.

Kendini inkarın masumane gerekçeleri “enternasyonalist”, “Kürt”, “Alevi” olmaktır. Görünen o ki bunlara “Zaza” heveslileri de katılacaklar. “Ma Kırmancime” diyen yaşlı kuşağı gerici ilan eden “talebeler” ya enternasyonellik ya da “biz Kürtüz” tezini ileri sürmüşlerdi. Bu yaklaşım ve yabancılaşma Dersim’deki kuşaklar arası kopukluğun temelini oluşturdu. Bugün yapılan ise “biz Kürt değiliz, öyleyse Zazayız, uluslararası kurumlar bu ismi tanıyor” şeklinde ifade edilebilecek faydacı ve yüzeysel bir yaklaşımdır. Yapılmak istenen bir hatayı düzeltirken aynı tarzda yeni bir hataya düşmekten ibarettir. Ama aynı arkadaşlar su soruya mantıklı bir cevap bulamıyorlar; “uluslararası alanda Kürt ismi Zaza’dan daha fazla tanılıyor neden kendimize Kürt demeyelim de Zaza diyelim?” Ne gariptir ki kendi kimliğini “diğerlerine” karşı savunurken “halkın kendi tanımlamalarına bakalım” deyip tarihi Dersim’e atıfta bulunanlar aynı argümanı savunan Dersimlileri gerici, sahtekar, mezhepçi, bölgeci gibi mantık dışı suçlamalarda bulunuyorlar.

Dersim kendisini nasıl tanımlıyor? Esas olan budur, bu doğrultuda samimi çalışmaktır. Yabancılar Kırmanç’ı tanımıyorlarsa tanıtırız, bazı eksiklikler varsa gideririz. Dersim’e başka bir kimlik dayatmaya kalkmak kuşaklar arasında zaten çok cılız olan bağı tamamı ile kopacaktır ve yabancılaşmaya hizmet edecektir. Amacım Dersim eksenli yürütülen tartışmalara katkıda bulunmaktır. Benim referansım Kırmanciye’dir. Onun bize emaneti atalarımızdır. Bir şeyin altını da kalın çizgilerle çizmek istiyorum; hiçbir şey, hiçbir dava Dersim’den daha önemli ve öncelikli değildir.

Dil

Dil bir toplumun kimliğini belirlemede en temel unsurlardan biridir. Kültürün kuşaktan kuşağa taşınmasında bir köprüdür, ancak bir toplumun kimliğinin belirlenmesinin tek kriteri de değildir. Yalnızca dilden hareket ederek Dersim kimliğini açıklayamayız bu doğru bir yoldur ancak eksik kalır.

Dersim’de esas olarak iki buçuk dil konuşulmaktaydı. Kırmançki, Kırdaşki (Kurmanci) ve Türkçe. Ermenice ise yüzyılın başına kadar Dersim’de konuşulmaktaydı, ancak başlarına getirilen trajedi sonucu (artık dünyaca da tanılan) yok edildi. Kırmançki ve Kırdaşki (Kurmanci) konuşanlar arasında tarihsel ve sosyolojik nedenlerden ötürü dillerinde değişimler oldu. Örnek vermek gerekirse; anadili Kırmançki olan “Bomosuru” aşireti: Mazgirt bölgesindekiler Kırmançki konuşurlarken (ki yaşlı kuşak Kırmançki’yi de konuşur) Mamikiye ve Pulêmuriye bölgesindekiler Kırmançki konuşuyorlar. Mamikiye ve civarındakiler “Pilvancıku” (Pilvang) Kırmançki konuşurlarken, Pertek civarlarındakiler Kurmanci konuşuyorlar. Sıx Hesenu aşireti Kırmançki konuşurken, onun bir kolu olan “Bextiyaru” Kırdaşki konuşmaktadır.

Keza Pulur (Ovacık) bölgesinden Koçgiri’ye göç eden “Sıx Hesenu” mensupları zamanla dillerini unutup Kırdaşki konuşmaya başladıkları bilinen bir olgu. Bu örneklerin kendisi bile Dersim’de yalnızca dil öğesi ile bir kimliğin belirlenemeyeceğini açık bir şekilde ortaya koyuyor. Akraba ve hısımlar farklı dilleri konuşmaktadırlar.

Bir ulusun oluşumunda, dil tek belirleyici unsur olsaydı; İspanyolca konuşan bütün Latin Amerika kıtası bir ulus olurdu, Almanca konuşan Almanya ile Avusturya hatta kısmen İsviçre bir ulus olurlardı. Keza Portekizce konuşan Brezilya ile Portekiz bir ulus olurdu. Dersim’de 1000 yıllık otonomi ve birliktelik, Kızılbaş kültürü sayesindedir. Denebilir ki yakın tarihe kadar Dersim’de esas olan ve Dersim’i bir arada tutan esas unsur Kızılbaşlıktır.

Dersim inancını Zazalığa feda etmeye çalışan Zazacı çevrelerin Dersim inancına karşı yakışıksız tutumları dikkate alınmayacak kadar kara cahil örneğini teşkil etmektedir. Tek millet, tek din, tek dil felsefesinin büyük bir barbarlıkla yaşatılmaya çalışıldığı bir coğrafyada ister istemez o bölgede yaşayan azınlıklar da etkileniyorlar. Ve kendi içindeki azınlıklara da aynı “tekçilik” mantığı ile inkârcılıkla yaklaşıyorlar. Tek dil, tek din, tek millet fikriyatı ile kimlikleri araştıranlar Dersim’i anlayamazlar. Dersim’in kimliği çok bileşenli kimlik (Patchworkidentität) olarak açıklanabilir. Bu bileşenler; Kızılbaşlık, dil (diller) ve bin yıllık kader birliğinin, ikrarın yarattığı aidiyet duygusudur. Bu üç bileşenin toplamı Dersim’in kimliğini oluşturur.

“Patchworkidentität” ve Dersim

Dersim’de yıllarca Kırmançki ve Kırdaşki, komşu köylerde barış içinde konuşuldu, bu güne kadar dil nedeniyle bir tek insanın burnu bile kanamadı. Farklı dilleri konuşsalar da Kırmançlar Kırmanciye de İkrarlarlardı, mısayivdılar, kewraydılar. Alevilik bağından dolayı Türkmen Aleviler ile kız alıp vermede hiç bir sorun yaşanmadı. Hatta Koçgiri katliamında o bölgedeki alevi Türkmenler, Kırmançlara yardım ettiler. Kırmançki dilinin ölüm sınırında olması, bir kısım Dersimlilerin dikkattini bu dilin konuşulduğu diğer bölgeler olan Palu, Siverek ve Çermiğ’e çevirdi. Onlarla ilişkinin yolları aranıyor. Bölgede yaşanan Kürt canlanması Kırdaşki konuşan Dersimlilerde heyecan ile karşılanıyor. Bunların hepsi Dersim’in realiteleridir, ancak bu realiteyi anlayamayan “tek”çiler; Dersim’de Kırdaşki konuşulmasından hareketle “Kürt”, Kırmançki konuşulmasından hareketle “Zaza”, Aleviliğinden hareketle de “Türk” ilan ediyorlar. Dersim ve Kırmanç kimliği yukarıda sayılan üç bileşenin toplamıdır.

Dersimliler Zaza mı, Zazalar mı Dersimli?

Zaza isminin nereden geldiği üzerine çeşitli tezler var. Bu dilin grameri üzerinde çalışma yürüten Ludwig Paul durumu şöyle açıklıyor; “Bu dilde çokça geçen ‘za’ son ekinden dolayı çevre halklar onlara ‘za-za’ adını takarlar. Bu aynı zamanda ‘kekez’ anlamında da kullanıyordu.” Zılfi Selcan ise bu ismin bir topluluk ismi olduğunu savunuyor, kanıt olarak da Kureş şeceresini gösteriyor. Zaza isminin geçtiği en eski kaynak bu şeceredir. 1329/30 tarihli bu şecerede, Kureş’in talip aşiretleri sayılıyor. Bu aşiretlerden biri de; “Talib Molla Bani min qabila Zaza” ismi ile bugünkü Palu aşiretleridir. Ludwig Paul’e inanacak olursak bu ismi Türkler alay etmek için taktılar.

Selcan’ın ileri sürdüğü tezde ise Zaza bir aşiret adıdır. Hiç bir bilim insanı bu ismin bizim ortak adımız olarak kullanıldığını ileri sürmüyor. Bu ismin ortak bir topluluk ya da halk adı olduğuna dair hiç bir veri yok. Nitekim bu ismin yalnızca küçük bir bölgede kullanılıyor olması da bu savı desteklemektedir. Kızılbaş bölgelerin genç nesillerindeki “Zazalığın” ise başka bir hikayesi var kanımca. Bunu aşağıda açıklamaya çalışacağım. Zaza denilince de, Dersimliler “Zazalar Palululardır” diyorlar. Dersimlilerin sözlü tarihi bunu zaten günümüze kadar taşımıştır. Palulara “yolundan döndüler” deniliyordu, bu durum Zaza isminin bir aşiret ismi olduğu tezini de güçlendirmektedir.

“Çaldıran Savaşına (1514) kadar bugün Kırmançki/Zazaki /Dimilki konuşan bütün coğrafya aleviydi” tezi; sunni bölgelerdeki yaşlıların anlatımları ve Osmanlı kaynaklarınca desteklenmektedir. Bu durum Jandarma Genel Komutanlığı’nın “Dersim Raporunun” 36. sayfasında biraz da abartılı olarak; şu sözlerle dile getiriliyor: “Yavuz Sultan Selim’in gazabı olmasaydı, bugün güzel Türkiyemiz’de bir tek sünniye tesadüf etmek imkanı belki de mümkün olmayacaktı.” “Kızılbaşların katli vaciptir” fetvasından sonra yapılan Kızılbaş katliamından canlarını kurtarmak için bir kısım Alevi camiye gitmeyi kabul ederler, diğer bir kısmı ise dağlık ve ormanlık olan iç Dersim’e sığındılar. Bu tezi ciddiyet ile araştırmakta yarar var. Paluluların alevilikten dönüp camiye gitmeleri Dersimlilerde, izleri günümüze kadar süren derin bir kırılmaya yol açar. Dersimliler için Zaza demek “yolundan dönen, camiye giden” demektir, Sünni demektir. Zaza kimliği Dersim’in asimilasyonu demektir. Bu nedenle Dersimliler aynı dili konuşmalarına, akraba olmalarına rağmen “Zaza” olarak tanımlanmayı kabul etmemektedirler.

Buradaki tepkiyi doğru anlamak gerek. Sünni olan Zazalar en az Dersimliler kadar inançlarını yaşama haklarına sahiptirler ve Dersimliler de buna saygı ile yaklaşmaktadırlar. Aradan yüzyıllar geçmiş tarihi geri çeviremezsiniz. Ancak itiraz edilen şeyi çok iyi anlamak gerek. Dersimliler kendilerinden dönen ve asimilasyon kimliği olarak algıladıkları Zaza ismi ile anılmak istemiyorlar. Bu tepkiyi anlamak, saygı duymak zorundayız. İnançları ve kimliğini korumak için Çaldıran’dan bu yana ağaç kovuklarında, mağaralarda yaşayan, katliamlara uğrayan Dersimlilerin kendi kimliği ile anılma hakları olsa gerek. Yoksa bunca zaman neden dağlarda yaşasınlar. Katliamlara rağmen inançlarında ısrarlı olsunlar ki? Bu coğrafya için ille de bir isim aranacaksa bu tarihi Dersim’dir. Dersim Zaza değil, Zazalar Dersim’in bir parçasıdır. Yalnızca Palu değil, Siverek ve Çermik yaşlı kuşağının kendi kökenlerini Dersim’e dayandırdıklarını okuyor, dinliyoruz. Kırmanciya Beleke de Dersim Fikriyatı kısmen de olsa canlılığını korurken diğer bölgelerde önemli bir tahribata uğradı yok oldu.

Zazacı arkadaşlar güneyde tahrip olmuş Dersim bilincini geliştirmeyi deneyebilirler. Dersim uğradığı bütün zulüm ve haksızlıklara rağmen Kızılbaş kültüründen aldığı hümanizmayı asla kaybetmedi ve vahşi karşıtlarına dönüşmedi. İnkarcı ve asimilasyoncu olmadı. Gittiği her yerde tolerans kültürü ile uyum sağladı ve başarılı oldu. Dersim’in istediği şey ise; dili, inancı ve kültürü ile inkar edilmeden normal bir yaşam sürmek ve olduğu gibi saygı görmektir.

Kırmanc/ Zaza/ Dimili

Bu isimlerin üçü de bizim Kırmançki dediğimiz dili konuşan topluluğun adıdır. Kürtler ve Araplar bize Dimili derler. Bu büyük bir olasılıkla tarihe referanstır, zira biz bu halklarla çok eskilerden beri komşuyuz. (O. Mann’da bu tezi ileri sürer) Türkler dilimize Zazaca diyorlar. L. Paul’ün isim konusunda yazdıklarını yukarıda aktarmıştım. Bu isim büyük bir olasılıkla ya Palu aşiretinin adıdır ya da Türklerin verdiği isimdir. Dersim ise kendisine Kırmanc olarak tanımlar. Bazı arkadaşlar Dersim’in bu ismi Kürtlerden aldığını dolayısı ile de asimile olduğu tarzında bilimsel olmayan “arzu tezleri” ileri sürmektedirler. Çoğunluk azınlığı, güçlü zayıfı asimile eder. Dersim de çoğunluk kimdi? Egemen dil hangisiydi? Kültür sanat, ekonomi ve komünikasyon dili neydi? Sünni Türklerin mandırası altında olan dışarıdakiler mi yoksa onlarla neredeyse hiç bir bağı olmayan Dersim mi asimilasyona yatkın bir zemin oluşturmaktadır? Dağlarda neredeyse diğer topluluklardan tecrit bir yaşam süren Dersimlilerin orijinalliği taşıdıkları tartışma götürmez bir realitedir.

Kırmançki’nin konuşulduğu coğrafyaya bakıldığında bir gerçek çıplak gözlerle görülecektir. İç Dersim kendine Kırmanc derken, Dersim’i çevreleyen bölgeler kendilerini başka adlandırıyorlar. Bu durum nasıl açıklanmalı? Çevre Dersim’in alevi kısmının yaşlı kesimi özellikle bizim dili konuştuğunda kendilerine Kırmanç derken genç kesim diğer isimleri tercih etmektedir. Tıpkı Dersimde yeni türeyen “Biz Zazayız ya da dilimiz Zazacadır” diyenler gibi son yıllardaki bu asimilasyoncu verileri esas alan arkadaşlar bizi bir çırpıda Zaza ilan ediveriyorlar.

Bunda muhatap oldukları toplulukların büyük bir etkisi var. Kendilerini onların tanımlamalarıyla adlandırmışlardır. Koçgiri’nin böyle olduğu söylenebilir. Orada Türk komşuları var ve onlardan duydukları Zaza ismini bir süre sonra alıp kendileri için kullanmaya başlamışlardır. Keza Kürtlerle komşu olan Dimili olarak adlandıran güneyliler için de durum aynı sanıyorum. Kırmanç isminin Kurmanc dolayısı ile de Kürt ile karıştırılıyor olması Dersim’in bu bölgedeki halkının bu isminden feragat etmesine neden olmuş olacağı olasılığı güçlüdür. Dersim’de her şey net ve açıktır, Kırmançki ve Kırdaşki vardır.

Eğer bu toplumun genel adı Zaza olsaydı iç Dersim neden bu ismi tarihin hiç bir kesitinde kullanmadı?

Hadi Dersim bu ismi kabul etmedi peki çevredeki bütün Dersimliler neden aynı ismi almadılar? Hatta Sünni ve Hanefi kesim neden aynı adı almadı?

Peki bize neden Zaza denildi?

Kanımca iki unsur önemli oldu. Birinci olarak, bu dil üzerinde bilimsel çalışma yürüten dilbilimciler başta Oskar Mann, Ludwig Paul olmak üzere alan çalışmalarını Çermik, Siverek ve Palu’da yaptılar. Doğal olarak Zaza veya Dimili olarak adlandırdılar ve literatüre de böyle geçti. Daha sonra ise Türkler tarafından Zaza olarak adlandırılması sonucu Zaza ismi Dimiliye baskın hale geldi. Dersim’de 90’lı yıllarda alan çalışması yapan Jacopson’u saymazsak dilbilimciler uğramadı bile. Kırmanç ismi, yanılmıyorsam literatüre ilk onun tarafından geçirildi. Zira o dönemde Dersim yabancılar açısından güvenli görünmüyordu hem de Osmanlı yönetimi izin vermiyordu. Bu nedenle araştırmacılar Dersim’e uğramadılar.

Sonra “başkalığını, ayrılığını” dil üzerinden ifade etmeye çalışan Dersim’in aydınları da bilimsel dayanak, tutunacak dal aradılar ve yabancı dil bilimcilerin açtığı bu yoldan yürüdüler ve Dersimlileri Zaza olarak tanımlamaya devam ettiler. Uluslararası alanda “Zaza” çalışması yapanların neredeyse %90’ı Dersimlilerden oluşmaktadır. Bu da işin başka traji komik bir yanı.

İkinci olarak, Türkler bu topluluğa Zaza diyorlar ve bu topluluk Türk kapısından geçerek uluslararası alana ulaşıyor, öyle olunca Zaza etiketi ile piyasaya sürülüyor.

Son olarak Dersimliler dışarıda inancını olduğu gibi kimliğini de gizleyerek yaşama stratejisi izlediler. Bu nedenle Kırmanç yalnızca Dersim’in içinde kaldı.

Dersimliler basit slogancı ve siyasal çıkar körlüğü ile sakatlanmış yaklaşımlardan uzak durdular, durmaya da devam edeceklerdir. Demokratik bir zeminde bizim Kırmançki güneylilerin Zazaki/Dimili dedikleri dilin geliştirilip yaşatılması için yapılması gereken ortak çalışmalara canı gönülden destek verecektir. Dersim kimseye düşmanlık yapmadı zaten yapacak durumda da değil. Atalarına saygılı, onların sözlü olarak günümüze kadar taşıdığı mirası daha da kalıcılaştırarak yaşatma arzusundadır. Ama olduğu gibi orijine, otantikliğe sadık kalarak… İşbirliğinin temeli karşısındakine saygılı davranmak ve onu olduğu gibi kabul etmek ile başlar.

5 Ekim 2005