Avrupa Demokratik Kitle Örgütlerinden Ortak Açıklama

Avrupa’daki Dersim kurumları ve Demokratik Kitle Örgütleri, Demokratik Alevi Federasyonu (FEDA) Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu (ADEF) Dersim İnşa Kongresi (DİK) Maraş Dernekleri Federasyonu (MARDEF) Varto Der Rhein Main e.V,  Avrupa Koçgiri Kültür Merkezi, Dersim Soykırımı Karşıtı Dernegi e.V, Platforma Kurden Anatolia Navin (PKAN), Komela Xınus ve Venge Dersim-Hanover ortak açıklama yaptı.

Sağ ele geçirilip zoraki göçertilenlerin topraklarına geri dönüşleri kanunla yasaklanmış, mallarına ve mülklerine el konulduğuna vurgu yapılan açıklamada, “Mustafa Kemal, İnönü ve Fevzi Çakmak’ın onayı ile 4 Mayıs 1937 tarihinde çıkartılan kararname, Dersim Soykırımı’nın karar altına alındığı gündür. Bu nedenle o gün tarihe KARA GÜN (ROJA ŞAYE-ROJA REŞ) olarak geçmiştir. Osmanlı döneminde sayısız sefer yapılan, istenilen sonuç elde edemeyince, Osmanlı’dan Türk devletinin kuruluşu ve sonrası süreçte Dersim, egemenler açısından daima kesilip atılması gereken “Çiban Başı“ olarak görülmüş, soykırım ve katliamlara tabi kılınmıştır. Osmanlı’nın yıkılışı üzerinden ulus devleti inşa etmek isteyen İttihat ve Terakki zihniyetinin; ” Tek Devlet, Tek Ulus, Tek İnanç, Tek Dil ” eksenli ırkçı, inkârcı Faşist Türk Ulus Devlet Paradigması; 1925 Şark Islahat kanunu, 1934 Iskan Kanunu, 1935 Tunç-eli Kanunları ile planlı ve on yılları kapsayan hazırlıklarla karar altına alınan soykırım, adım adım ağır siyasal ve sosyal travmalarla hayata geçirilmiştir” ifadeleri kullanıldı.

Türk Devleti’nin Dersim’e dönük 4 Mayıs 1937-38 soykırımı; Dersim toplumunun Türkleştirilmesi ve Alevi-Kızılbaş inancının başkalaştırılıp İktidar İslam’ı dayatmanın uygulaması olduğunu dikkati çekilen açıklamanın devamında şu ifadelere yer verildi: “1915 Ermeni Soykırımı, Êzidî, Rum (Pontus), Asuri/ Süryani/ Keldani, Koçgiri, Kürt, Alevi Soykırım ve katliamları ulus devletin tekçi mantığıyla Anadolu- Mezopotamya halkları ve inançlarına yaşatılmıştı. Uzun tarih boyunca özerk olan Dersim Eyaleti’ nde yaşayan Kürt Aleviler başta olmak üzere birçok halk ve farklı inançlardan topluluklara karşı en büyük soykırım Kemalist cumhuriyet döneminde yaşatıldı. Türkçü ve İslamcı zihniyetle halklara ve inançlara dönük Kemalist devletin inkâr, katliam ve soykırım politikası bugün AKP-MHP’nin Türkçü siyasal İslamcı faşizmi ile yürütülmektedir. Bu nedenle Aleviler gerçek manada, Kemalist modernist cumhuriyetle yüzleşmedikçe, yürütülmek istenen kültürel soykırımı aşmamız mümkün değildir. AKP-MHP’nin geliştirmek istediği provokasyonun hedefinde olan Aleviler olarak bu inkâr ve nahak zulme karşı, örgütlü ve ikrarlı savunmanın hak olduğu bilinci ile hareket etmeliyiz.  Aleviler ve ezilen mazlum halklar olarak, yeni soykırımlar yaşamak istemiyorsak, Hüseyin’i duruş ve Seyit Rıza’nın ikrarlı ve onurlu duruşu ile ya cümle canlar olarak kültürel direnişte ısrar edecek ve kazanacağız, ya da yezid zihniyetine yol vermiş olacağız.

‘Dersim Katliamı’nı tüm dünyaya anlatmanın tek yolu birlikten geçer’

Dersim soykırım gerçeğini uluslararası düzeyde halen kabul ettirebilmiş değiliz. Bu nedenle daha çok çalışmak, örgütlü mücadeleyi daha da büyütmek gerekiyor. Dersim soykırım hakikatini tüm dünyaya anlatmanın ve kabul ettirip başarmanın tek yolu; Alevilerin, kadınların, ezilenlerin, emekçilerin, sol ve sosyalistlerin birliğinden geçmektedir. Gelinen aşamada parçalı, dağınık, pasif, örgütsüz, programsız, önderliksiz duruş bizim için kaybetmek anlamına gelmektedir. Kerbela’da, Dersim’ de, Maraş’ta, Gazi’de, Sivas’ta katliamların yaşanmasının nedeni mazlumların birliği ve öz savunmalarının olmamasıydı. Bu tarihsel yaşanmışlıklardan çıkaracağımız en temel ders; küçük hesapları bir tarafa bırakarak, birliğimizi, dirliğimizi, hak ve hakikat mücadelesine göre yürütmek olmalıdır.

‘Dersim’i ortadan kaldırma planları’

Uzun erimli ve kapsamlı planların sonucu olarak gerçekleştirilen Dersim Soykırımında; Elli binle, Yüz bin arasında insanın kırımdan geçirildiği, bir o kadarının sürgüne gönderildiği bilinmektedir. Dersim’deki yapılan Kırım’da Kız çocukları Türk subaylarına peşkeş çekilmiş, birçoğu zorla evlendirilmiş, daha küçük yaşta olanlar evlatlık verilerek Türkleştirme politikalarına tabi tutulmuşlardır. Deyim yerindeyse Dersim soykırımı; canlı- cansız tüm varlıklarıyla, Dersim’i haritadan silmenin vahşi, acımasız, büyük kin ve öç almanın soykırımıdır. Devletle işbirliği yapan aşiretlerden insanların bile sonradan toplu katliamlardan geçirilmesi; ulus devletin Dersim’i tamamen ortadan kaldırmayı amaçladığını göstermektedir. 1915 Ermeni Soykırımı’nda Ermeni Halkı’na kucak açan, koruyan ve acılarını paylaşan Dersim halkı; bu tutumu nedeni ile TC. Devletinin kara defterine kaydedilmişti. Devletçi egemenlikçi sisteme yüz yıllar boyunca boyun eğmemiş, kendi içinde otonom yaşayan, sermaye birikimi için azınlıkların ve farklı olanların mallarına ve değerli varlıklarına el koymak isteyen ırkçı faşist devlet, Alevilerin Ocaklar sistemine dayalı kendilerine özgü devlet dışı toplumsallığını dağıtmaya 1924’te işe koyulmuştu. Bu toplumsallık sayesinde ulus devletin tekçi ve inkârcı asimilasyon politikalarına karşı ruhi şekillenmeyi sürdürüyor olması nedeni ile, “Çıban Başı” olarak yaftalamışlardı.

‘Egemenlerin Dersim üzerindeki yok etme plan ve politikaları devam ediyor’

Dersim soykırımında zehirli gazların kullanıldığının devlet görevlilerince itiraf edilmesi, soykırımın uluslararası boyutunu da göstermektedir. Süreç içerisinde Almanya başta olmak üzere, emperyalizmin Dersim soykırımında Türk Devletine sattıkları bu zehirli gazlar, Dersim toplumunu kitlesel ortadan kaldırma amacıyla kullanıldı. Savunmasız Dersim toplumu yaşlısı, çocuğu, kadını ile birlikte mağaralarda “fare gibi” zehirlenerek hunharca katledildiler. Egemenlerin Dersim üzerindeki yok etme plan ve politikaları bugün de değişmiş değil, soykırım değişik biçimleri ile devam ediyor. Kültürel ve ekolojik kırım, Dil ve inanç asimilasyonu, özüne yabancılaştırma, yozlaştırma 1925 Şark Islahat Planı güncellenerek, Dersim ve Kürdistan’da soykırım politikası sürdürülmektedir. Yapılan onca zulme karşın, Türk Devleti gerçekleştirdiği tarihi soykırımlarla yüzleşmedi ve özür dilemedi. Dersim toplumunun talepleri kabul edilmedi ve görmezden gelindi.

‘Dersim’de tüm insanlığa karşı suç işlenmiştir’

Dersim ismi iade edilmediği gibi, 4 Mayıs Tertelesi resmi anma günü kabul edilmemiş, Seyit Rıza ve yol arkadaşlarını mezar yerleri açıklanmamış, inkâr, imha katliam ve soykırım Faşist TC Devleti ismiyle özdeşleşmiştir. Kanlı tarihi ile yüzleşmeyen TC Devleti, inkâr ve imhaya devam ederek, tarihi karanlık siciline yenilerini eklemiştir. Maraş, Malatya, Sivas, Çorum ve Gazi katliamlarını, yakın dönemde Sur, Cizre soykırımları izlemiş, Kürt şehirleri havadan ve karadan bombalarla yakılıp, yıkılmıştır. Bununla da yetinmeyen soykırımcı Türk Devleti ve AKP- MHP Faşist bloku, Efrin, Rojava, Şengal ve Başûr Kürdistan’ında işgal ve soykırıma devam etmektedir. Sadece Dersim’e karşı değil, kullandığı kimyasal silahlarla aynı zamanda tüm insanlığa karşı suç işlemektedir Türk Devleti. Bu temelde soykırıma ve insanlık suçlarına karşı mücadelede demokratik kamuoyuna ve tüm insanlığa büyük görevler düşmektedir. Dersim Soykırımı ve yaşanan diğer bütün soykırımları nefretle kınıyor, lanetliyor, mağdurlarını saygı ve minnetle anıyoruz. Soykırım sorumlularını halklarımız nezdinde ve uluslararası alanda hesap vermeye, halklarımızı haklı mücadelede birlikte olmaya çağırıyoruz.”

Haber: Gazete Patika