Kemal Boztaş yazdı
Bu konudaki kampanyaların siyasi tehammüllerin ötesine taşarak Sosyalizm karşıtı gerici bir muhtevaya büründüğü açıktır. Biz filmi daha önceki seçim sürecinde görmüştük.
Yine son günlerde Dersim’deki küçük burjuva marjinal bazı sol kesimler, Zazaca ve kürtçü orjinli ilkel milliyetçi grupçuklar ve Pre Kapitalist dönemin feodal artığı menfaat grupları kirli bir ittifak yapmış görünüyorlar. Amaçlarının eleştiri yapmak ya da politik bir alternatif sunmaktan öte, kitlelerin geri ve köhnemiş yönlerine oynayarak kara propagandayla Sosyalist meclislerin yönetsel erkini tepelemek istiyorlar. Gerçekten de bu tutum siyaset biliminin sözlü ve yazılı ananelerinin dışında gelişen gerici bir kalkışmanın emarelerini vermektedir. Biz bu gerici kalkışma hamlelerini yakın zamanda Sütlüce köyünde yapılması planlanan çöp arıtma tesisi hadiselerinde gördük.
Halkın bir bölümünü kışkırtıp halkçı belediye ile karşı karşıya getirme ve vuruşturma siyasetini komünistler sağduyu ve politik uyanıklıkla boşa çıkarmıştı. Dersim’deki köhnemiş klan yapılanmasının tehlikeli oynadığı ve Kaypakkayacı demokratik kuvvetlere ideolojik düşmanlık beslediği anlaşılmaktadır. Özellikle bu durumu fırsat bilip, dünyadaki devrimci dalganın geri çekilmesinden dolayı ideolojik cesaret alan ve adeta patolojik bir vakaya dönüşmüş olan bazı eski gelenek mensuplarının yıkıcı eğilimleri felsefi anlamda hedeflenmelidir. Ayriyeten resmi ideolojinin etkisinde bir uyur gezer olarak dolaşan bazı kesimlerin SMF,yi Sosyal şöven olarak göstermeleri tamamen hile ve bilgi dezarformasyonundan ibarettir.
Bir önceki mahalli seçimlerde Sosyalist Meclisler Fedarasyonunun ideolojik ve siyasal bağımsızlığından ayrı bir taktik politika yürürlüğe koyduğu seçim ittifakının amacını karartmak ve demokratik alana dair genel stratejisini görünmez kılmak için bir çok ahlaksız tertip devreye konuldu. Kaypakkaya geleneğinin demokratik ve yasal alandaki takipçilerini bu paslı silahlarla vurmak beyhude bir çabadır. Özellikle eskiden geleneğimizde yer alan Avrupa’daki tükenmiş ve çürümüş şahsiyetlerin bu anti komünist muhtevaya bürünen tertiplere destek vermesi sınıf bilinçli işçi sınıfı için oldukça öğretici olmuştur. Yıllardır devrimci inanç, bilgi, kültür ve ideolojiyi tükettikleri halde geçmişte yaptıkları devrimcilikle övünen, anılarını bir çercici gibi pazara sunan ve eski yetkileri sanki hala güncelmiş gibi sanal alemdeki halk savaşı simülasyonunda yaşayan bu kesimler tamda dönüşerek ait oldukları yeni sınıflara layık olmaya çalışıyorlar. Matriksleşmiş bu sahte dünyanın kumdan şovalyeleri geleceğin devrimci rüzgarlarına savrulmaya yazgılıdırlar.
Biz Sosyalistlerin yönetimindeki halkçı belediyelerin bilimsel eleştirisinden tarafız. Ama örgütlü ideolojik tutumlar öyle bir noktadadır ki Dersim belediyesini bu kesimlere karşı savunmak Sosyalizmi savunmakla neredeyse aynı anlama gelmektedir. Çünkü saldırıların hedefi belediyenin yönetsel formasyonunu aşarak bizzat insanlığın tarihinde kurtuluşa dair ortaya çıkmış olan biricik toplumsal icada, yani Sosyalizme yönelmiştir. Uluslararası neoliberal ekonomik uygulamaların ve sapkınlaşmış yerli ekonomi politiğin emek sınıflarına ait bütün yaşam-kalım alanların feth ettiği ve ilerici insan uygarlığının tarihten gelen bütün kültürel mirasını kökünden kazıdığı bu namert çağda, elde kalmış son kaleleri savunmak çeşitli milliyetlerden proleterlerin görevidir. Bizden istenilen şey, eğer varsa iyi yönetemeyen Sosyalist temsilcilerin demokratik yollarla tekrar geri çağrılması meselesi değildir. Bizlerden istenen sosyalizmden vazgeçmek ve mülkün irin ve kan kokan köhnemiş dünyasına kayıtsız şartsız teslim olmamızdır. Aynı zamanda bizlerden istenen; kendi bireysel ve toplumsal varoluşumuzdan, daha doğmamış geleceğin çocuk kuşaklarının güvenliğinden ve ayrıca kadının, doğanın ve aşkın kurtuluşundan vazgeçmektir…
Ya cehenneme kadar barbarlık ya da aşk, ekmek ve özgürlük….