Asimilasyona Karşı Tepki Biçimlerimiz ve Dersimli Kurumların Asli Görevleri

Dersim başlığı altında yüzlerce sorunla karşılaşılırken Dersimliler bilmelidirler ki; William Shakespeare’in de dediği gibi “Olmak ya da olmamak, işte bütün mesele bu…” biçiminde cereyan etmelidir…

Hükmedenlerce her bir ayak bağı devreye sokulduğunda, yaptığımız ilk ve son şey protesto hakkını kullanmak oluyor.

Diyelim ki basın açıklaması, kınama, dikkat çekme, protesto eylemleri yapıldı. Ki yapılmalı. Peki bu kadar mı? Dersimli dernekler olarak halkımıza “Kırmançki inanç ve dil eğitimlerinde yoğunlaşma süreci ile üzerimize düşen bir diğer sorumluluğumuzu üstümüze alıp, çalışmalar yapacağız” demeniz tamamlayıcı olmaz mı?

Dikkat ettiniz mi? Hep istiyoruz. Ama kendimiz Kırmançki inancına ve diline ciddi yaklaşmıyoruz. Diyelim ki devlet yasaklamış. Diyelim ki devlet cemaatlerini göndermiş. Diyelim ki devlet yok saymış. Biz ne yapacağız? Sadece protesto açıklamaları yapacak kurumlar mı kuracağız? Bir iki bölgede kendiliğinden gelişen dil kursları kaideyi bozar mı? Ta ki, dernek ve federasyonlar, program düzeyinde(!) yukarıdan aşağıya doğru Kırmanç inancı ve dili üzerine “eğitim kongresi” yapılmayıncaya kadar benim bu işin yüzeysel olmadığına ikna olmam beklenemez…

Gayemizin ne olduğuna bakmak önemli… Durum birazdan fazla “amaç ile araçları” karıştırmaya benziyor sanırım. Sadece karşı çıkma adına, karşı çıkmak mı bu acaba? Sahiplenmek ve varoluş sebebine sarılmak olarak algılamak maalesef çoktan çok, çok zor…

Görünen o ki, genel düzeyde Dersimli kişi ve tüzel kişilikler, inançlarına ve dillerine bağlı değiller. Öyle olmuş olsaydı, bunun kurumsal yansıması toplum dinamikleri haline gelir ve bugün “cemaatleri avcı, kendimizi de av” olarak görmezdik.

İşin asıl yüzünü görmüyoruz. Kırmanç inancına ve diline yönelik asimilasyon politikalarına karşı, “Kırmanç İnanç ve Dil Eğitimi” vermeyi denemiyoruz. İlginçtir ki, Dersimliler ve özellikle Dersim coğrafyasında bu tür karşı çıkışlar dışında hiçbir eğitsel çalışması olmayan Dersimli kurumlar düşündürücü durumda.

Örneğin, Dersim Merkez’de ”özel eğitim merkezi“ olan kaç kurumumuz var? Bizler, aktif sorumluluk alıp, Dersim’de uzun soluklu kongreler yaptık mı? Dersimli kurumlar kendi dilleri ve İnançları konusunda ne kadar teşviksel davranıyor? Bizler, Dersimli kurumlar olarak kendi kimliğimize sahip çıkmıyorsak neyi protesto ediyoruz? Tabii, burada sadece Dersimli kurumlar değil aynı zamanda Dersim’deki diğer siyasi kurumlar da bu eleştirilere dahildir.

Bu, Shakespeare’e göre şu demektir;

“Ve nice büyük, yiğitçe atılışlar
Yollarını değiştirip bu yüzden
Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar”.

Kısaca söylemek gerekiyorsa; Dersimli kurumlar ve Dersim’deki diğer siyasi kurumlar Kırmançki Dili ve Kırmanç İnancını, “olmazsa olmaz” olarak ele almalı ve karşı koyuşlarına “taşı gediğine koymak” olarak eklemelidirler. Bu olmadığı takdirde, bütün karşı koyuşlarımız “Bir iş, bir eylem olma gücünü yitiriyorlar.”

Bunun için Dersim’de;

Dimilki/Kırmanç dili ve inancını öğrenmek ve öğretmek, her türlü siyasi Cemaate verilecek en güzel cevaptır.