Dersim’e, Alevi inançlarının yaşandığı bu kadim topraklara, Osmanlı şeriat hükümetleri hep seferler düzenlemişti. Her defasında ayrı ayrı katliamlar yapmıştı. Osmanlı şeriat uygulamaları, Aleviliğe ve özgülünde de Dersim’e hep düşmanca yaklaşmıştı. Fetih, ganimetlerle girdiği coğrafyada yerel halkı, yerel önderleri, farklı inançları tanımadı. Onları anladıkları biçimiyle İslamlaştırma ya çalıştı. Başaramadıklarına baskı uyguladı. Savaş, kan ve gözyaşını dayattı; katliamlar, sürgünler gerçekleştirdi.
Osmanlı Devleti, ilk defa Yavuz döneminde bütünüyle şeriatçı bir devlet oldu. Şeyhülislamlık oluşturulmuş, Alevilere yönelik acımazsız katliamlar için her türlü fetva ve fermanlar yayınlamıştı. Talan ettiği yerel halkı: “kafir”, “dinsiz” görmüş, pek çok halktan dinsizlik vergisi almıştı.
Osmanlı’nın Yavuzla başlayan şeriat uygulamaları, Kızılbaş politikalarını oluşturmuştu. Bu politikalar, özellikle ll. Abdülhamit döneminde (1861-1894), daha acımazsız bir hal aldı. Osmanlı da, ll. Abdülhamit öncesi, ll. Mahmut dönemine kadar Kızılbaş katliamları hiç durmamıştı. Şeriat uygulamalarıyla Aleviler kırdırılmış, sürgün edilmiş, Dergâhları kapatılmıştı. Anadolu’da, Balkanlar’da 600’den fazla Alevi Dergâhı vardı. Tümü kapatılmış, el yazması kitaplar imha edilmiş, mal varlıklarına, vakıfların el konulmuştu. Tüm coğrafyada baştanbaşa, en vahşi, en acımazsız katliamlar Alevilere uygulanmıştı. Yüzyıllarca Aleviler düşman görülmüştü.
Osmanlı şeriat uygulamalarıyla, ll. Abdülhamit de, Kızılbaş politikalarını, katliam, sürgün, hem de asimilasyona dönüştürdü.
Tarihte Alevi köylerine ilk defa camiler ll. Abdülhamit tarafından yapılmaya başlandı. Onun zamanında Alevi köylerine camiler yapılmış, kadı uygulamaları ve mollalar, imamlar eliyle Kızılbaşlar asimile edilmişlerdi.
Özellikle zamanında Bektaşi’likten dönme Şey Aziz Hüdai Efendi adındaki dönek, hain, Osmanlı sarayına: “her köye bir cami ve imam nasb ola” raporuyla Aleviler asimle edilmeye başladılar.
Şeyhülislamlar, Kızılbaşların, “inançsız”, “inançları düzeltilecek olanlar” olarak görüyorlardı. Zaten daha en başından beri onlar: “sapkın”, “katli vacip”, “kanı helal”, “nikahı geçersiz”, “mum söndü”iftira ve karalamalarıyla karşı karşıyaydılar. Alevi inançlarına yönelik bu düşmanca tutum yüzlerce yıl devam edegeldi.
ll. Abdülhamit, Osmanlı şeriatının Kızılbaş politikası gereği Alevilere karşı: “Tashih-i İtikat” adında siyaset gütmeye başladı. Yani Alevilere, “inançsız”, “inançlarını düzeltme” siyaseti başlatarak, Alevileri asimile etmek istedi. Ve ilk defa kendi döneminde 1870’lerde Alevi köylerine camiler yaptırdı. Alevileri sünnileştirerek “inançlarını düzeltme” için baskılar uyguladı.
Bununla da Osmanlı adım adım başarılı oldu. Yavuz’dan başlayarak o güne kadar Osmanlı’nın Anadolu da nüfusunun %80’i Alevi iken, Kızılbaş politikalarıyla her türlü baskı, asimilasyon, sürgün, kırım, kılıç zoruyla Alevi nüfusu artık yüzde otuzlara düşmüştü. Aleviler her zaman dört bin yana dağıtıldı, sürgün edildiler.