Dersim, kültür haritasında özel bir çalışma gerektiren yerlerden birisi olarak karşımıza çıkıyor. Gerek antropolojik gerekse etnolojik çalışmalarda zengin verileriyle özel bir çalışma alanı olagelmiştir. Bu, halk edebiyatında, müzikal çalışmalarda, halk tebabeti ya da benzeri birçok alanda Dersim’i merkeze alan bir uğraş gerektiriyor çoğu zaman. Erzincan, Muş, Bingöl, Elazığ ve Tunceli halesinde büyük bir alanı işaretleyen bu çalışmaların belki de en sık karşılaştığımız örneklerini etnomüzikolojik çalışmalar oluşturuyor. Üstelik bu çalışmalar sadece Türkiye’de de değil, uluslararası akademik alanda ve araştırma kuruluşları tarafından da özel olarak çalışılan bir sahayı teşkil ediyor.
Daimi Cengiz de bu çalışmaları on yıllardan bu yana sürdüren kişilerden biri. Kendisi şu sıralar Munzur Üniversitesi Müzik Bölümü’nde görev yaparken geçmiş yıllara dayanan derlemelerini ve heybesine koyduğu 3000 adet ezgiyi kayıt altına alarak arşivlemeye çalışıyor. Bu uğraşlar aynı zamanda yer yer çeşitli sunumlar ve dinletilerle de kendini gösteriyor. İşte “Dersim’in Saklı Türküleri” çalışması böyle bir çabanın sonucu olarak çıktı dinleyici karşısına. Dinç sazı ile Aziz Erdoğan, dede sazı ile Eser Gündüz’ün sahnede yer aldığı ve sunumlarını etnomüzikolog Doç. Dr. Daimî Cengiz’in yaptığı ezgileri soL okurları için konuştuk.
40 yılı aşkın bir zaman ve 3000 ezgi
Daimi Cengiz’e “Nerden çıktı bu fikir? “Neden Dersim’in saklı türküleri?” diye sorunca önce bir uzaklara dalıyor. Gözlerini kısarken bir matematik hesabı yaptığını anlıyorum.
“1981’de başladı akademik çalışmalarım. Ve o günden bu zaman bakınca 43 yıl olmuş. 43 yıldır bu coğrafyadaki ezgileri derliyorum, araştırıyorum, dinliyorum ve söylüyorum. Amatör bir ruhla ve politik bir argümanla başladı her şey. Ve o günden bu yana yaklaşık 3000 civarında halk ezgisi derledim. Tabi buna varyantları da dahil ediyorum. Daha önce çıkardığım albümler de oldu 1991 ve 1993’te ancak bunlar da dahil hep işin araştırma kısmında kaldım. Dolayısıyla işin akademik çalışmalarına daha çok önem verdim. İcradan ziyade daha çok araştırmalara yöneldim” diye anlatıyor bu süreci.
Yaklaşık 3000 adet halk ezgisi derlenince de bunların hızlıca yazılı ve işitsel olarak arşivlenmesi için kolları sıvamış Daimi Cengiz.
‘Eski kültürü kaybettik. Şimdiki biziz. Bizden sonrası pek iç açıcı değil’
Daimi Cengiz Dersim’deki çalışmalarına bir dönem ara veriyor. Kimi gerekçelerle Almanya’ya gitmek zorunda kalıyor ama ajandasında Dersim kültürüne dair çalışmaları hiç eksilmiyor. Almanya’da da devam ettiriyor bu çalışmaları.
Kültürel asimilasyona dikkat çekiyor Cengiz ve ekliyor: “Bizden önceki kültürün taşıyıcıları yitip gittiler. Biz herhalde ara kuşağız. Ama bizden sonra gelecek olan ve z kuşağı dedikleri nesil bu kültürle bağı en kopuk olan kesimi oluşturuyor. Bu çalışmalar biraz da kültürel asimilasyona karşı yapılan çalışmaları oluşturuyor bu nedenle.” diyor.
Daimi Cengiz’in bu çalışmaları bu nedenle biraz da kültürel hafıza adaları gibi ele alıyor. Yeri geldiğinde sığınmak ya da araştırmak için dönüp bakmak adına yapılan arşiv çalışmaları bu nedenle de önem arz ediyor.
‘Çoğu araştırmaları ve derlemeleri gizli gizli yapmak zorunda kaldım’
Daimi Cengiz’in 40 yılı aşan çalışmalarının kendi içindeki tarihsel sürekliliği de aynı zamanda kısa bir Türkiye tarihini oluşturuyor. Bu on yıllar içinde darbeler, sürgünler, köy boşaltmaları çalışmaları da ister istemez etkilemiş. Zaman zaman derleme yapacağı kişiler yaşadıkları yerlerden göç etmek zorunda kalırken zaman zaman da sokağa çıkma yasakları bu tür araştırmalara temas etmenin yolunu kesmiş.
Daimi Hoca ise böylesi zor zamanlarda araştırma ve derlemelere zor da olsa devam etmenin yollarını aramış.
“Birçok şeyi kurtarabildik. Ancak birçok şey de yok oldu. Bu alanı araştıran elbette birden fazla kişi var. Ancak onlarla kuşak farkımız var. Yaşım gereği ben yaklaşık 15 yıl kadar daha erken başladım bu çalışmalara. Metin ve Kemal Kahraman kardeşler olsun, Mikail Aslan olsun, Cemal Taş olsun şu an ismini sayamadığım diğer kişiler olsun benden yaklaşık 15 yıl kadar sonra dünyaya geldikleri için ister istemez ben daha farklı bir toplumsal kesime temas etmiş oldum. Bir de konservatuar mezunu olduğum için derleme teknikleri ya da alan araştırmalarına dair bir ön bilgi ile sahaya çıkıyordum. Bu çalışmaları biraz da derinleştirmemi sağladı.” sözleriyle anlatıyor.
‘1938’de yaşananlar ağıt formunu öne çıkardı’
Dersim’in kültürel ve toplumsal belleğinde 1938 yılında yaşanan kıyım ve katliamlar önemli bir yer tutuyor. Belli açılardan bir tür kültürel milat olarak okunabilir. Hemen hemen her şey için 38’den öncesi ve sonrası demek mümkün hale geliyor.
Aynı zamanda 1938’i 1980 darbesi ve 1994 yılındaki köy boşaltmaları takip ediyor.
Yaşanan acıların müzikal formu da belirlediğini ifade ediyor Daimi Cengiz. Ve buradan ağıt formunun öne çıktığını belirtiyor ve acı bir ifadeyle de gülüyor anlatırken: “Mesela bazen bir köye gidersiniz bir düğün vardır. İnsanlar eğlenerek türküler söylüyor halaylar çekiyordur. Sonra bir yabancı ‘Ne anlatıyor bu türkü’ diye sorunca fark ediyorsunuz. Halay çekip, gülüp eğlendiğimiz bir düğün şarkısında evlerimizin yıkıldığından, bizi öldürdüklerinden falan bahsediliyor. Dolayısıyla da o misafir size ‘İyi de neden bu ezgilerle eğleniyorsunuz’ diye soruyor haklı olarak. Bu aslında toplumsal bir travmanın ifadesi. Dersim türkülerinde başta 1938 olmak üzere bu travmalar kendini hissettiriyor. Hatta bazen iyi bir hikaye ile karşılaştığınızda o hikayeye erişemeyen eski insanların matemi o anda orada hissediliyor.” diyor.
Dersim türkülerinde 1. Dünya Savaşı, 1938 kıyımı, Kore Savaşı…
Daimi Cengiz derlenen ezgileri anlatırken ağıtları, perde adını verdikleri dini içerikli Alevi ezgilerini başa yazıyor. Bir de buraya kendi inançlarını dahi eleştiren protest içerikleri ekliyor. “Dersim garip bir yer. Kendi kutsallarıyla dahi kavga halindeler türkülerinde” diyor gülerek.
Derledikleri türkülerde Kazım Karabekir‘e de rastlıyor Daimi Hoca, Enver Paşa‘ya da. Kore Savaşı‘na giden Dersimli gençlere yakılan ağıtlar da var, 1938’de yaşananlar da.
Semahlar, tewtler, cengnameler, ninniler, güzellemeler, methiyeler bir dizi içerik yer alıyor derlenen ezgilerde. Dolayısıyla da aynı zamanda Dersim’in de toplumsal tarihinin aynası tutulmuş oluyor yapılan çalışmalara. Derlenen ezgilerde 1938’i ikinci bir Kerbela’ya benzetildiğini ifade eden Daimi Cengiz derlenen çalışmaların arşivlenerek hızlıca kültürel bellek hazinesine eklenmesi için çaba verdiklerini ifade ediyor.
Türkiye’de gerçekleştirdikleri konserlerin yanı sıra Almanya, İngiltere, Fransa gibi Avrupa ülkelerinde de sahne alacaklarını belirten Daimi Cengiz konserlerin bir tür konferans gibi geçtiğini ifade ediyor.
3000 halk ezgisinin yer aldığı 40 yıllık arşiv de böylece dinleyicilerle buluşmuş oluyor.
Anadolu kültür derneklerinin ev sahipliğinde Ankara gösteriminde Profesör Doktor Cenk güray’ın açılış konuşmasıyla yapılan etkinlik