Kadın tanrıçalar, Göklerin kraliçesi olarak adlandırılmışlardı. İnsanlar kadını, yaşamın yaratıcısı olarak görüyordu. Dinler ortaya çıktığında tanrılar kadındı. Gökyüzüne baktıklarında, Ay’ı gördüklerinde onu; “puslu, kırılgan, duygulu ve aşkın simgesi” olarak gördüler. dünya
Başlangıçta Ay, hep kadındı. Gökyüzünde; “Yeryüzü de her zaman kadınla özdeşti, edilgen bir biçimde tohumu içine alan Toprak Ana olarak tanımlanıyor”du. Bu tanımlanma insana binlerce yıl, binlerce değişik gelenek bıraktı. Tüm varlıkları doğuran kadın olarak görülmüştü. Yeri-göğü doğuran kadın ana, toprak olarak kabul edilmiş, ailenin geçmiş atası, gelecek kuşakların yaratıcısı sayılmıştı.
Yukarı Mezopotamya’da (Dersim’de) klan kabile ve boylar, çok tanrılı doğa inançlarını terk etmediler. Ay, güneş ve yıldız inançlarını; doğaya atfettikleri kutsallığı değiştirmiş olsalar da farklı biçimde sürdürdüler. Günümüzde Dersim Alevi inançlarında, Ay doğduğunda insanlar yönünü ay’a çevirerek, ellerini açıp dua etmektedirler. Onlar; “Ya Asma Pır’ı (Ey Ulu Ay Tanrım)” diyerek yukarıda bulunur Ay’a, dua ederler.
Dersim Aleviliği içinde var olan inanç dizeleri eskiye dayanıyor. Yani M.Ö. 15 bin yıllarında, Ay inancı, Cilalı Taş Çağı’ndan itibaren inançlar içerisinde yer edinen kültürel bir ögeydi. Gökyüzü ve yeryüzü, dağlar, yüksek tepeler ve ağaçlar tanrıçaların-tanrıların ruhlarını barındırıyordu.
Dersim’de, o ilk süreçte de, günümüzde de Ay, Dersimlilerce dişi olarak tanımlanmış Kadın Ana olarak görülmüştür. Asma Pır nitelendirilmesiyle adlandırılmıştır. Alevi inancının içerisinde Ay inancı kutsallığı korunarak zamanla Ana Fatma biçiminde kutsanmıştır. Başka kültürlerde Ay, erkek olarak görülmüş, “Ay Dede” şekline dönüştürülmüştür. Bu Kadın tanrıçaların konumu sönümlendirilirken yerini Ataerkil süreçle erkek tanrılar onların, görevlerini, rollerini almasıyla, dişi olan Ay, erkekleşmiş “Ay Dede”ye dönüştürülmüştü.
Ayrıca Ay tutulmasının farklı toplumsal kültürlere yansıması da farklılıklar göstermiştir. Dünya kültürlerinde Ay ve Güneş tutulması sırasında yapılan yakarı ve ritüellere bakıldığında bu farklılıklar açıkça görülmektedir. Güneş ve ay tutulmasının inançlar içerisinde yansıması; o an insanların kötülüklerle, fenalıklarla, ölümlerle karşılaşacağı bir işaret olarak kabul edilmiştir.
Antik çağda Çinliler, güneş ve ay tutulduğunda onu yutan ejderha olduğuna inanı3r ve “davullar çalar, elden geldiğince çok gürültü yaparlardı; okçular güneşe doğru ok atarlardı. Amaçları ejderhayı korkutup kaçırmak ve güneşi kurtarmaktı.”
Gizemli bir toplum olan Hindular ise; “Güneşi yiyen Vitra adlı kötü ruhlu bir yılandı. Güneşi yiyen canavara karşı korumak için Hindular suya girip boyunlarına kadar, ibadet ederlerdi.”
Tarihsel kökeni antik ve orta çağa uzanan bir Romen mitolojisindeki söylencede: “Varolar adlı bir canavarın tek işi ay’a saldırmak ve onu yemekti”
Japonlar, güneş ve ay tutulması anında korku ve endişe ile su kuyularının üzerlerini kapatırlardı. İnançlarına göre o an gökyüzünden kuyulara zehirli yağmurlar yağardı. Yine Kızılderililer, güneş ve ay’ın tutulması anında; “dünyanın ışığının söndüğüne inanıyor, göğe ucu yanan oklar atarak sönen ışığı parlatmak” istiyorlardı.
Antik Çağ Haiti yerlileri daha romantik inançlıydılar, tutulma anını; “ay’la, güneşin sevişmesi” olarak görüyorlardı.
Antik çağda da günümüzde de Yukarı Mezopotamya da (Dersim’de) ay tutulduğunda, köylüler göğe tüfek sıkıyor, teneke çalıyorlardı. O anda sürüden bir keçinin kulağının ucunu kesiyor, kan atıyorlardı ve tutulma olayı geçince o hayvanı kurban ediyorlardı. Çocukluğumda babamın bu eylemine tanık olmuştum.
Güneşin, ayın tutulması antik çağda farklı inançlar içerisinde bu farklı özellikleri görülmektedir. Dersim’de Ay inancı kültürü terk edilmeden günümüzde de Alevilerin inançlarına yasatılmıştı. Eğer ki bir kişi olumsuzlukla karşılaşmış ve ailesinde her hangi bir nedenle hastalık da sağlıkta farklı olumsuzluklara karşılaşmışsa Ay doğduğunda ay’a yakarı ile hala şu Ay duası yapılmaktadır.
“Asmeee! Ya sürete Anafatma! Sebiyo asme! Mı lace xo gureto ardo kebere to. Asmmee! Sebiyo! Asmeee. Lacemı roşta to dero. Roşta to roşta Desimo! “
(Ulu Ay’ım! Anafatma’nı sureti! Nolur, Oğlumu alıp gelmişim aydınlığın eşiğine! Ulu ay’ım! Senin aydınlığın Dersim’in aydınlığıdır.)
Ay kültürü inancı pek çok toplulukların sözlü anlatılarında, mitolojilerinde, inaçlarında fizyolojik olarak kadın öldürülmüş yerini erkek egemen inaç almıştır. Dersim’de Aleviler Ay tanrıça inancını, Anafatma kültürü şeklinde değiştirerek yaşatmışlar. Buda Alevilerin kadına, Kadın Ana’ya verdikleri önemin tarihsel kökenidir.