Sivas Katliamı’nın üzerinden 30 yıl geçti. Başından beri davanın avukatlığını yapan Şenal Sarıhan, bugün görülecek dava için, “İnsanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmaz” dedi. Sarıhan yargıçlara “Doğru olanı yapın” çağrısında bulundu.
Artı Gerçek’in haberine göre, 33 yazar, ozan ve düşünürün, 2 Temmuz 1993’te Sivas’taki Madımak Oteli’nde yakılarak katledilmesinin üzerinden 30 yıl geçti. Sivas Katliamı Davası’nın, zamanaşımı süresinin 2 Temmuz’da dolmasından sonra ilk duruşma 14 Eylül’de (bugün) Ankara’da görülecek. Davanın başından beri avukatlığını yapan Şenal Sarıhan, dava seyrini Artı Gerçek’e anlattı.
“Örgütlü Şekilde Yurtdışına Kaçtılar”
Avukat Şenal Sarıhan, Sivas Katliamı Davası’nın ilk görüldüğü günden bu yana ve yargılamalar boyunca sanıkların özel korumalarla karşılanıp korunduğunu söylüyor. O dönem Refah Partisi’nden milletvekili olan Şevket Kazan’ın da sanıkları ve ailelerini ziyaret ettiğini, sanıkların iyi beslenmelerini sağladığını ve hatta sanıkların avukatlığını yaptığını belirten Sarıhan sözlerine şöyle devam ediyor:
“Sanıklar çok güzel korunmalarına rağmen mahkemelerde çok saldırgan tutum izlediler. Hatta ben bir avukat olarak kendileri tarafından çok ciddi saldırıya uğradım, yerlerde sürüklendim, diğer avukat arkadaşlarıma küfürler ettiler. Sonuç olarak 15 yıl ceza aldılar, bunun üzerine mahkemede ceplerinde ne varsa yargıçların yüzlerine fırlatıp attılar. Şunu da eklemek gerek: Bu davanın ilk gününden başlayarak mahkeme sürekli tahliye yaptı. Öyle ki Yargıtay’ın bozmasının ardından idam cezası verilen sanıklar duruşmanın başında tahliye edildiler ve tahliye sonrası örgütlü bir şekilde yurt dışına kaçtılar. Sanıklardan 38 kişiye idam cezası verilmişti. Bunlardan üçünün yaş küçüklüğü veya hastalık sebebiyle cezaları düştü, diğer 35 kişinin 9’u yurt dışında.”
“Cezaevinde Kaç Kişi Olduğunu Öğrenemedik”
Sanıklardan önemli bir kısmının infazının yapılmadığının altını çizen Sarıhan, hem avukat kimliğiyle hem de sonrasında milletvekili kimliğiyle defalarca sormasına rağmen cezaevinde kaç kişinin olduğuna dair bir cevap alamadığını önemle belirtiyor:
“Sanıklardan Cafer Erçakmak’ın Fransa’da olduğunu sanıyorduk. Ancak Erçakmak’ın Sivas’ta kendi evinden cenazesi çıktı. ‘Acaba o mu değil mi? Bizi yanıltıyorlar mı?’ diye savcılığa başvurdum. Şahsın kimliğinin saptanması konusunda DNA testi yapılmasını istedim, mezarını açtırdık, DNA testleri alındı. Çeşitli raporlardan sonra Erçakmak olduğu bilgisi geldi. Artık o mudur, değil midir bilmiyorum, Adli Tıp raporuna itibar etmekten başka çaremiz yok.”
146/3 maddeden yargılanan altı sanığın ifadelerinin tam anlamıyla bu davanın durumunu anlattığını söyleyen Sarıhan şöyle devam ediyor:
“Sanıklardan ikisinin ifadesi şöyleydi: ‘Biz arandığımızı bilmiyorduk, eğer biz aranıyorsak polise gittik, ehliyet aldık, askere gittik, evlendik, çocuklarımız oldu, çocuklarımızı kayıt ettirdik, İçişleri Bakanlığı ile sürekli temasımız oldu, sosyal sigortalar kurumuna bağlı olarak çalıştık, bir kere bize aranıyorsunuz demediler.’ Oysa ben bir siyasi dava avukatıyım, bir bankada hesap açtırsanız bile o bankada kayıt vardır, bırakın emniyeti, askerlik şubesini, evlilik cüzdanı alırken bile arandığınız ortaya çıkar. Sanıkların ‘haberimiz yok’ demeleri doğru mu yanlış mı bilmem, savunma mıdır bilmem ama gerçekten evlenmişler, gerçekten çocukları olmuş, gerçekten askere gitmişler. Bunlarla ilgili dava 2014 yılında zamanaşımından düşürüldü.”
“Zamanaşımı Olma İhtimali Yüksek”
14 Eylül’de yapılacak Sivas Katliamı’nın duruşmasında, zamanaşımı tehlikesinin olduğunu söyleyen Sarıhan, “Geçtiğimiz 2 Temmuz’da davanın 30 yılı doldu. Genel olarak zamanaşımından dolayı düşürecekleri davaları hemen davanın sonrasında yakın bir tarihe koyarlar ve davayı düşürme kararı verirler. Bu sefer öyle olmadı, dava 14 Eylül’e bırakıldı. Ancak çok yeni bir heyet var, kadınlardan oluşan bir heyet, tabi hâlâ değişmemişse. Çünkü durmadan değişiyor. O kadın yargıçların vicdanına sesleniyorum, -hoş hukuk da bunu emrediyor- doğru olanı yapsınlar. 12 yaşındaki bir kız çocuğuyla 65 yaşındaki bir yazarın bu insanlarla ne hesabı olabilir? Bu kişisel bir öldürme değil, kişisel bir saldırı değil, bu insanlığa karşı işlenmiş bir suç. O insanlar inançları nedeniyle, düşünceleri nedeniyle, siyasi görüşleri nedeniyle saldırıya uğrayıp katledildiler.”
Sanıkların kaçak sayılması konusunda mahkemelerde taleplerinin olduğunu söyleyen Sarıhan, talepleri karşısında öyle bir karar da alındığını fakat bunun da uygulanması gerektiğini belirtiyor:
“Kaçak oldukları için bir an önce ceza verilsin. Hiç olmazsa cezaları kesinleşir ve zamanaşımı yeniden uzamış olur. Eğer hukuka göre hareket edeceklerse böyle. Duruşmada savcı zamanaşımı sebebiyle davanın düşürülmesini de isteyebilir. Ama bir hukukçu gibi davranmasını umuyorum ve diliyorum, yani hukuka uygun bir tutum bekliyorum. Eğer sanıkların yakalanmasına devam edilsin derse bu zamanaşımını düşünmüyor anlamına gelir.”
“İnsanlığa Karşı İşlenen Suçta Zamanaşımı Olamaz!”
14 Eylül’deki duruşmada Sivas Katliamı davasının zamanaşımına uğrama tehlikesi karşısında nasıl bir tutum alacaklarını sorduğumuz Sarıhan son olarak şöyle diyor.
“Mütalaaya karşı yazılı beyanda bulunacağız ve süre isteyeceğiz. Bir celse daha uzayacak, biz de o celseye kadar daha ayrıntılı örneklerle hakimlere devamlı bunları anlatmaya, ispatlamaya çalışacağız. Tabi ki dava zamanaşımından düşerse kararı temyiz edeceğiz, temyizden de olumsuz sonuç alırsak Anayasa Mahkemesine gideceğiz, nitekim Erçakmak dosyası şu anda Anayasa Mahkemesinde ve 2014 yılından bu yana karar bekliyoruz oradan. Her türlü hukuki hakkımızı savunacağız. Tekrar söylemek isterim ki insanlığa karşı işlenen suçlarda zamanaşımı olmaz.”